Yıllar önce ODTÜ Felsefe Kulübünde “Nasıl Görüyoruz” konulu bir konferans vermiştim. Konuşmamı dinleyen felsefe öğrencilerinden biri, iki gözün birbirini görüp görmediğini sormuştu. Yanıtı oldukça zor bir soruydu. Tahmin edeceğiniz gibi bir kişinin iki gözü birbirine karşılıklı olarak bakamaz ve göremez. Ancak bir optik sistem veya ayna sistemi yardımıyla görebilir ki, bu da dolaysız bir görme sayılmaz. Ama beyin içinde iki gözden gelen bilgiler birleşir, birbirini tamamlar; bu bilgiler hem derinlik duygusunu hem de çevre görmeyi sağlar. Yani beyinde gözler birbirlerini görürler. Yine de sanırım o felsefe öğrencisinin sormak istediği bu değildi, ne dersiniz?
Gerçekte nasıl görüyoruz?
Aslında çevremizdeki her şeyi ters görüyoruz. Yani gözümüz sağdakini solda, sol-dakini sağda, üsttekini altta ve alttakini üstte algılıyor. Gözdeki mercek sistemi bunun böyle olmasını gerekli kılıyor. Ama görüntü ayna hayali gibi değil, çünkü aynaya baktığımızda alt üst tersliği yok. Sadece sağ-sol ters oluyor, o nedenle ambulansların (cankurtaran) yazıları ters yazılıyor ki, araba kullanan bir kişi arka aynasında ambulansı gördüğünde adını doğru okusun ve yol versin.
Beyinde görme nasıl oluşuyor?
Gözümüz görüntüyü ters algılıyor ama beynimiz bunu hemen düzeltiyor, dolayısıyla biz bunu fark etmiyoruz (Resim 1-1 a ve 1-1b). Beynimiz düzeltme işli’ lemini yaparken bir şey daha yapıyor: Gözlerden gelen ileti-^ leri yukarıdan aşağı doğru ikiye ayırıp yarısını sağ beyne, yarısını sol beyne gönderiyor. Bunu yapmaktaki amacı beyinde bir hasar olursa hiç değilse görmenin yarısını kurtarmak.
Gözden başlayan görüntüyü ileten elektrik telleri (görme sinirleri) önce kafanın içine giriyor, sonra beynin altında, tam ortada çaprazla-şıyor ve yollarına ayrı ayrı, ama her iki gözden gelen teller ikiye saç örgüsü gibi olarak devam ediyor. Görme merkezi beynin en arkasında, kafamızın da alt arka tarafında. Akıllıca bir iş, beynin görme merkezini iki ayrı damar sistemi besliyor, yani yedekli, ne olur ne olmaz!
Göz nasıl bir organ?
Gözün içi bir oda gibi, tam ortada zor ve ayrıntılı görmeyi sağlayan özel hücreler bulunuyor. Bunlar sadece aydınlıkta çalışabiliyorlar ama en ince ayrıntıyı, en uzak görmeyi ve renkleri ayırt etmeyi sağlıyorlar. Daha çevrede yerleşmiş olan hücreler ise karanlıkta çalışabiliyorlar, ayrıntı ve renkten anlamıyorlar, ama çevreyi ve çevremizdeki hareketleri algılamamızı sağlıyorlar. Böylece bir grup hücre rahatsızlansada diğerleri görmeyi kendi becerilerine göre bir şekilde sürdürebiliyorlar. İşbölümü olan bir şirket gibi yani.
Görmeyi etkileyen hastalıklarda yapılan muayeneler hep aynı mıdır?
Baktığımız yeri ve çevreyi görmeyi sağlayan hücreler ayrı ayrı olduğu için muayeneleri de, hastalıkları da ayrı ayrıdır. Örneğin, merkezi muayene etmek için bildiğiniz harfler kullanılır, hangi büyüklüktekileri ayırt edebildiğiniz, yani görme keskinliğiniz muayene edilir. Çevre görme için, “görme alanı” adlı test ile çevrede hangi ışıkları fark edebildiğiniz muayene edilmektedir. Benzer şekilde merkezdeki hücreler hastalandığında, örneğin yaşa bağlı bir sorun olduğunda merkezi görme bozulurken, göz tansiyonu hastalığında çevre görme etkilenir.