Lif deyince aklımıza genellikle kepek ya da kabızlığı önleyen ve tadı kartona benzeyen Metamucil gelir. Bu düşünceyi değiştirin. Lif, insan sağlığı için çok önemli, yaşamsal bir besindir. Ne yazık ki, Amerikan diyeti tehlikeli bir şekilde az lif içerir. Bu eksiklik birçok hastalığa (örneğin, hemoroid,kabızlık, varis ve diyabet) yol açar ve kanserin de başlıca nedenidir. Diyetinizdeki lezzetli yiyeceklerle doğal bir şekilde yeterli lif alırsanız, sadece kabızlıktan kurtulmakla kalmazsınız.
Meyve, sebze ve baklagil gibi daha çok doğal bitkisel yiyecekler yediğinizde, farklı lif çeşitlerinden bol miktarda almış olursunuz. Bu yiyecekler kompleks karbonhidratlar ve hem suda çözülebilen hem de çözülemeyen lifler açısından zengindirler. Lifler glikoz emilimini yavaşlatır ve sindirim hızını kontrol eder. Bitkisel lifler sindirim yolunda çeşitli faydalar sağlayan (örneğin kolesterolü düşürmek) karmaşık fizyolojik etkilere sahiptirler.
Doğal bitkisel gıdalar, lif içerdikleri için ve değerli bileşenlerini birtakım işlemler sırasında kaybetmedikleri için sizi doyurur ve anormal fizyolojik yiyecek krizlerine ya da hormonal dengesizliklere neden olmazlar.
Piyasada liflerin rolü ile ilgili bir karışıklık mevcuttur
Bazı kişilerin kafası o kadar karışmıştır ki artık neye inanacaklarını bilememektedirler. Örneğin, lifler hakkındaki iki güncel araştırma New England Journal of Medicine’de 20 Nisan 2000′de yayımlandıktan sonra medyada çok geniş bir yer almıştır. Gazeteler büyük başlıklar kullanmışlardır: ÇOK LİFLİ DİYETLER KOLON KANSERİNDEN KORUMUYOR. İnsanların kafasının birbiriyle çelişen mesajlardan dolayı karışmasına hiç şaşmamak gerek. Bazı kişiler sağlıklı beslenmeye çalışmaktan vazgeçmiştir; çünkü bir gün bir iddia, ertesi gün onun tam zıttı olan başka bir iddia duymaktadırlar. Buradan alınması gereken bir ders vardır: Sağlıkla ilgili tavsiyeleri medyadan almayın.
Bu konuyu gündeme getirmemin nedeni, tek bir araştırmaya ya da gazete haberine dayanarak sonuçlar çıkarmamanız gerektiğini fark etmenizdir. Araştırma bilgileri medyada sık sık yanlış rapor edilmektedir. Bu kitabı hazırlarken iki binden fazla beslenme araştırmasını inceledim, öncesinde de birçok araştırmayı gözden geçirmiştim; bu konuda çok fazla çelişkili bulgu yok. Kanıtlar sayısız defa ve değiştirilemez bir şekilde göstermektedir ki, çok lifli yiyecekler hem kansere (kolon kanseri de dahil olmak üzere) hem de kalp hastalığına karşı önemli bir koruma sağlamaktadır. Burada, lif değil, çok lifli yiyecekler dediğime dikkat edin. Çöreğimize ve patates kızartmamıza çok lifli bir şekerleme ya da Metamucil ekleyerek lifli yiyecekler yemenin faydalarını görmeyi bekleyemeyiz (bu arada, ilk araştırmada izlenen yöntem buydu).
Yukarıda sözü edilen araştırmalar, taze meyve, sebze, fasul-yegil, tam tahıl, çiğ kuruyemiş ve çekirdekleri içeren bir diyetin kolon kanserine karşı koruma sağlamadığını göstermemiştir. Böyle bir diyetin kolon kanseri de dahil olmak üzere birkaç bölgedeki kansere karşı koruma sağladığı yüzlerce araştırmada yeterince kanıtlanmıştır.
Bu konudaki ilk araştırmada diyete sadece lif tamamlayıcısı eklenmiştir. 13,5 gr. lif tamamlayıcısının hastalıklara neden olan Amerikan diyetinde bir işe yarayacağını düşünemem bile. Bu araştırmanın gerçekleştirilmiş olması bile şaşırtıcıdır. Diyete lif tamamlayıcısı eklemenin, koruyucu bitkisel gıdalar açısından zengin bir diyetin yerini tutamayacağı açıktır.
İkinci bir araştırmada kontrol grubu, diyetlerini iyileştirmeleri konusunda danışmanlık verilen bir başka grupla karşılaştırılmıştır. Katılımcılar dört yıl boyunca normal (hastalıklara yol açan) diyetlerini yemeye devam ederken, sadece yağ alımını biraz azaltıp sebze ve meyve alımlarını biraz artırmışlardır. Dört yıl sonraki kolorektal adonemaların sayısı aynı bulunmuştur. Kolorektal adonemalar kolon kanseri değildir; iyi huylu poliplerdir. Bu poliplerin sadece çok küçük bir yüzdesi gelişerek kolon kanserine dönüşür ve küçük, iyi huylu adonemaların klinik önemi tam olarak bilinmemektedir. Bu sonuçlara dayanarak sebze ve meyveler açısından zengin bir diyetin kolon kanserinden korumadığını söylemek büyük bir yanlıştır. Bu çalışma doğrudan kolon kanserini muhatap almamıştır bile; nadiren kansere dönüşen iyi huylu poliplerle ilgilenmiştir.
Her iki araştırmada da, güya çok lif tüketen gruplar bile benim standartlarıma göre az lifli bir diyet uygulamışlardır. En çok lif tüketen grup günde sadece 25 gr. lif almıştır. Yüksek lif alımı, doğal yiyeceklerin birçok anti-kanser özelliklerinin, özellikle de fitokimyasalların alındığının göstergesidir sadece. Benim önerdiğim diyet planı tek bir araştırmaya değil, iki binden fazla araştırmaya ve binlerce hastamda gözlemlediğim sonuçlara dayanmaktadır. Bu planı izleyerek günde 50-100 gr. lif (gerçek yiyeceklerden, tamamlayıcılardan değil) tüketeceksiniz.
New England Journal of Medicine’nin aynı sayısında yayımlanan başyazıda Dr. Tim Byers şöyle demiştir: “Dünya çapında yapılan gözlemsel araştırmalarda kolorektal kanser riskinin bol meyve ve sebze tüketen toplumlarda daha az görüldüğü ve farklı bir diyet uygulanmasıyla bu riskin değişiklik gösterdiği sürekli olarak doğrulanmaktadır.” Dr. Byers ayrıca, üç-dört senelik deney süresinin çok kısa olduğunu ve kolorektal kansere karşı koruma sağladığı kanıtlanmış olan beslenme şekillerinin uzun vadeli etkisinin bu kısa süre içinde değerlendirilemeyeceğini söylemiştir.
Sağlıklı, besleyici yiyeceklerin lif açısından da zengin olduğu ve hastalık riski taşıyan yiyeceklerin ise lifler açısından fakir olduğu bir gerçektir. Et ve süt ürünleri lif içermez ve rafine tahıllardan yapılmış yiyeceklerin (örneğin, beyaz ekmek, beyaz pirinç ve makarna) lifleri geçirildikleri işlemler sırasında yok olmuştur. Eğer kilo vermek ve uzun, sağlıklı bir ömür sürmek istiyorsak, lif açısından fakir bu yiyeceklerin tüketimini önemli derecede azaltmamız gerektiği kesindir.
Yiyeceklerden alınan lif miktarı hastalık riskinin iyi bir göstergesidir. Journal ofthe American Medical Associatiorim 27 Ekim 1999′da yayımlanan sayısında, alınan lif miktarının, kilo alımını, ensülin seviyesini ve diğer kardiyovasküler risk faktörlerini tahmin etmede, tüketilen toplam yağ miktarından daha iyi bir gösterge olduğu belirtilmiştir. Ayrıca yine beslenmeden lifi çıkarmanın çok tehlikeli olduğu verilerle gösterilmiştir.
Çok lifli yiyecekler tüketenlerin en sağlıklı insanlar olduğu, bel ölçüleri, düşük ensülin seviyeleri ve hastalık riskinin diğer göstergeleriyle ortaya konmuştur. Bu kitabın ana temalarından biri budur: Bir kişinin kendi diyetine sağlıklı diyebilmesi için diyetinde ağırlıklı olarak çok lifli, doğal yiyecekler bulunması şartır.
Mucizevi sağlık faktörleri, bitkinin doğal ambalajından ayrıştırılan lifinde değildir; nebatın kendisi bir bütün olarak lif açısından zengindir ve doğanın anti-kanser besinlerini içerir.