En çok da erkekleri ve sigara içenleri etkiliyor… Yaz sıcaklarında “serinleyeyim” derken hayatınızdan olmayın…
Kapalı ortamların ısısını ve nem oranını istenilen seviyelere getirebilen klimaların, solunan havayı ve solunum yollarını doğrudan etkilediği, klima kullanımıyla birlikte su damlacıklarıyla havaya karışarak insanlara bulaşan bulaşan bakterilerin, ölümlere yol açan ”Lejyoner” hastalığına neden olduğu bildirildi.
Bursa’daki özel bir hastanede görevli Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Karadağ, yaptığı yazılı açıklamada, lejyoner hastalığına neden olan ”Legionella pneumophila” bakterisinin durgun sularda ürediğini, suyun havaya saçılması sırasında solunum yoluyla, akciğerlere girerek enfeksiyonlarına neden olduğunu belirtti.
Klima içerisinde oluşan nemli ortamın ”Legionella pneumophila” gibi hastalık etkenlerinin yaşaması ve çoğalması için çok uygun ortamlar olduğuna değinen Karadağ, bu etkenlerin su damlacıkları ile havaya karışarak insanlara bulaştığını vurguladı.
Karadağ, otel, iş merkezi, gökdelen gibi büyük binaların havalandırma sistemlerinin su bölmeleri, havuzlar, su depoları gibi ortamlarda çoğalan bakterilerin, o binada bulunan pek çok insanda hastalığa yol açabileceğine dikkati çekti.
Her klimalı ortamda bu bakterilerin bulunmadığını, bakterilerin olduğu ortamda yaşayan ve bu havayı soluyan herkesin de hastalanmayacağını ifade eden Karadağ, hastalık etkenine maruz kalan insanlarda 2 -10 gün arasında ateş, halsizlik, kas ağrıları, iştahsızlık, baş ağrısı gibi belirtilerin ortaya çıktığını, ancak çoğunlukla ilk dikkati çeken belirtinin öksürük olduğunu kaydetti.
Başlangıçta kuru ve hafif olan öksürüğün kanlı balgama ve nefes almakta güçlüğe neden olabileceğine, hastaların yüzde 20′sinde ateşin 40.5 derecenin üzerinde olduğuna işaret eden Karadağ, ”Yüksek ateş ve öksürük yakınması olan hastalar, son günlerde klimalı ortamlarda bulunmuşlarsa lejyoner hastalığı açısından değerlendirilmeleri gerekiyor”’ dedi.
Karadağ, hastalığın en çok bebekleri, yaşlıları, erkekleri, sigara tiryakilerini, alkolikleri, kalp-damar, kronik bronşit, diyabet ve böbrek hastalarını, bağışıklık sistemi baskılanmış kişileri ve kortizon kullananları etkilediğini dile getirdi.
Hastalığın tedavisinde doğru ilacın seçilmesi ve erken dönemde tedaviye başlanmasının yan etkileri önlediğine, ancak tedavi süresinin hastanın tüm şikayetleri ortadan kalksa bile üç haftadan az olmaması gerektiğine dikkati çeken Karadağ, bu ciddi ve ölümcül hastalığın önlenebilmesi için bakterilerin bulunabileceği ortamların saptanması ve uygun şekilde dezenfekte edilmesinin çok önemli olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Karadağ, alınacak önlemleri şöyle sıraladı:
”1- Klimalar, havalandırma sistemleri, su depoları, kapalı alanlardaki havuzlar, duş başlıkları ile bazı tıbbi aletler bulaşıcılık açısından dikkatle kontrol edilmeli,
2-Enfeksiyon şüphesi oluştuğunda bakım ve dezenfeksiyon için hiç beklemeden, su 70 derecenin üzerinde ısıtılmalı
3- Musluklar, duş başlıkları, basınçlı sıcak su ile 30 dakika süreyle yıkanmalı,
4- Metalik iyonizasyon yöntemiyle de dezenfeksiyon yapılabilir. Klorla yapılan dezenfeksiyondan daha etkili bulunan bu yöntemde özel elektrotlar tarafından havuz suyuna bakır, gümüş ve çinko iyonları aktarılır. Belirli düzeylere geldiğinde bu iyonlar dezenfeksiyonu sağlamaktadır.”
AA
http://www.haberturk.com/haber.asp?id=86288&cat=220&dt=2008/07/17