Artık-nihayetinde-hamile değilsiniz! Doğum öncesinde yüklendiğiniz, vücudunuzdaki tüm tümsekler gitti. Nefes almanızı ve uyumanızı zorlaştıran, sabahları yataktan kalkarken kendinizi yuvarlanan bir kartopu gibi hissetmenize sebep olan o koca karnınız artık yok. Vücudunuzun tam orta yerinde olan şeyin neye benzediğini merak ettiren kalp atışları, küçük tekmeler, tatlı gerinmeler artık orada değil, kollarınızda.
Doğum için çektiğiniz kaygılar son buldu. Mide yanmalarına ve sırt ağrılarına da son. Hareketsiz bir şekilde otururken zıplayan karnınız da gitti. Bedeninizde süregelen ve sizi her gün şaşırtan mucizevî değişim de öyle. Hamilelik bitti, şimdi bebeğinizle tanışma vakti.
Peki, annelik kariyerine adım attığınız bu eşsiz anda neler hissediyorsunuz? Terlediniz mi? Donup kaldınız mı? Sarsıldınız mı? Yoksa nihayete ulaşmanın verdiği rahatlama hissi mi? Göğsünüzden boşalan hissizlik mi hâkim tüm bedeninize? Coşkulu musunuz? Kafanız mı karışık? Ya da bunların hepsi mi?
Bebeğinize “merhaba” dediğiniz o ilk ana, hiçbir şey sizi önceden hazırlayamaz. Zira her anne ve her doğum farklıdır. Herkes için geçerli olacak olan söyleyebileceğim tek şey var: Bebek sahibi olmak mükemmel bir duygu. Bu duygunun, doğumunuzun uzun ya da kısa olmasıyla, sezaryen ya da normal doğum oluşuyla, yanınızda kimin olup olmadığıyla ve nerede olduğunuzla bir bağlantısı yok. Her yeni annenin hissettiği o büyük mutluluk hep aynıdır.
Umarım anne olduğunuz ilk anlarda bebeğinizi kucağınıza alma, ona dokunma şansına sahip olursunuz. Gelmiş olduğu küçük dünyasının ılıklığını kollarınızda hissedebilirsiniz. Emin olun, bu onun için de çok anlamlı olacaktır. Çünkü onu saran kollarınız, bebeğiniz için birkaç ay daha huzurla yaşayacağı ikinci bir rahim gibidir. Sizin için de, henüz birkaç dakika önce içinizde olan o küçük yüze yakından bakmakla, her yanınızı tarif edilemez bir haz kaplayacak.
Muhtemelen ilk sözcükleriniz, “bebeğim, benim bebeğim” olacak. Onu görmek, koklamak, ona dokunmak ve yüzünü dikkatle incelemek… Her yeni annenin sırasıyla tecrübe ettiği zincirleme. Bu şekilde bebeğinizin yaşadığını ve tamamen sizin olduğunu anlamaya çalışırsınız.
Kendinizi psikolojik ve duygusal anlamda hamilelikten ebeveynlik evresine taşımanız, ömür boyu tırmanacağınız merdivenin ilk basamağı olacak. Dokuz aydır bedeninizde taşıdığınız bebeğiniz, size hem çok yakın hem de yabancıydı. Yakındı, çünkü size aitti, yabancıydı çünkü neye benzediğini bile bilemiyordunuz. Tüm dünyası rahminizden ibaret iken, şimdi aynı havayı soluyorsunuz. Doktor onu muayene ediyor, eşiniz kucağına alıyor, hemşire ateşini ölçüyor. O farkına varmasa bile, siz ilk andan itibaren bebeğinizin, bağımsızlığını ilan etmiş olduğunun farkına varırsınız. Ancak yine de, size ait bir parça olduğu hissi asla yok olmaz. Kolunu gelişigüzel hareket ettirdiğinde “evet, bu hareketini biliyorum. Karnımdayken de hep yapardın, seni tanıyorum bebeğim” deme olasılığınız çok yüksek. Hemen sonrasında da, yüzünü yüzünüze iyice yakınlaştırıp “kimsin sen, ufaklık” demenizde de herhangi bir gariplik yok.
Tüm bunları hissedebilmek için kendinize zaman verin. Doğum anında sizi çepeçevre saran o karışıklıkta, boğulacakmış gibi hissetmeniz çok olası. Bunu atlatmanın en iyi yolu, bebeğinizi kucaklayıp, kendinizi onun sıcaklığına bırakmanız. Yüzünü yüzünüze yaklaştırarak gözlerinize bakmasına izin verin, meme ucunuzu bulmasına yardımcı olun. Doğumunuzu gerçekleştiren uzman ekipten yapmanız gerekenleri öğrenerek, uzun ve yorucu yolculuğunun ardından, sıcak kollarınızda ihtiyacı olan güven ve rahatlığı ona sunun. Eğer sağlık durumunuz onu kucağınıza almanıza engel teşkil ediyorsa, en azından onu görüp, kokusunu içinize çekmeyi deneyin. Eğer bebeğinizle birlikte kalamıyorsanız, eşinizin onunla birlikte olmasını sağlayın. Zira sizin dışınızda, bebeğinizin ihtiyaç duyduğu güveni sağlayacak tek kişi eşinizdir.