Her yeni bebek, başından itibaren kendine has karakteristikleri ve yetenekleriyle ayrı bir ferttir. Ona, herhangi bir yetişkine duyduğunuz saygıyı duymanız gerekir. Tek bedende çıktığınız dokuz aylık yolculuğunuzu, harika bir başlangıç olarak kabul edip, şimdi birbirinizi daha yakından tanıyacağınız ve ömür boyu sürecek olan başka bir yolculuğa çıkmakta olduğunuzun farkına varın.
Bu duyguya çok mu yabancısınız? Nasıl üstesinden geleceğinizi bilmiyor musunuz? Başlangıçta garip hissetmeniz doğal. Yumuşacık başını şimdiden kaldırmaya çalışması ne tuhaf değil mi? Her bebek farklıdır. Bazısı annesinin göğsünde ya da omuzunda yatmaya bayılır; bazısı beşikteymiş gibi annesinin kollarında sallanmayı yeğler. Dolayısıyla bebeğinizin nasıl rahat hissettiğini önceden bilmeniz olanaksız. Bunu ancak o size söyleyebilir.
Sanırım bebeğinize karşı dikkatli ve yumuşak davranmanızı söylememe gerek yok; bunu zaten içgüdüsel olarak yapacaksınız. Bebeğinizin bu dünyaya gelene kadar karnınızın içindeki suyun içinde, herhangi bir tehlikeye maruz kalmaksızın, huzurlu bir dönem geçirmiş olduğunu unutmayın. Bu sebeple ani hareketler onu ürkütebilir; alışık olmadıkları şekilde hızla kucaklandıklarında kollarını iki yana kasarak açıp, başlarını öne doğru kaldırmaya çalışabilirler. Bu neredeyse tüm canlılarda var olan ve doğuştan gelen düşme korkusu ile alakalı. Mesela tüyleriniz olsaydı, tıpkı bir maymun yavrusu gibi tüylerinize yapışırdı.
Hem bebeğinizin rahat edeceği, hem de sizin onun yüzünü tam olarak görebileceğiniz pozisyonu bulmanızda fayda var. Bir elinizle başını tutarken, diğer elinizle kalçasını destekleyerek, yüzü yüzünüze bakacak şekilde ona rahat bir ortam sağlayabilirsiniz. Ya da otururken bacaklarınızı, onun sırtını yaslayabileceği bir duvar sekline getirebilirsiniz. Hafifçe yan yatırıp yanına da uzanabilirsiniz. Onun her halini bir an evvel ezberlemeye çalışın, minik bebeğinizin iç dünyasında neler olup bittiğini, tıpkı bir yetişkininki gibi yüz ifadelerinden anlamaya çalışın.
Yeni doğan bebeklerin genelde bilgece bakışları vardır. Belki gerçekten çok şey biliyorlardır. Akrabalarınız, arkadaşlarınız, ” ah, o daha minicik 40 güne kadar hiç bir şeyi göremez “, “bak! Nasıl da gülümsüyormuş gibi görünüyor, hâlbuki gazı var sadece. Ne anlayacak da, neye gülecek”, “oh, birkaç ay böyle kedi gibi mamalarını yiyip uyurlar sadece” gibi söylemlerine inanmayın sakın. Tamamen yanılıyorlar.
Minik bebeğinizin, ilk andan itibaren bir birey olduğunu bilmenin keyfini çıkarın. Çalışmalar yeni doğan bebeklerin görebildiklerini, duyabildiklerini, tadabildiklerini, koklayabildiklerini, hissedebildiklerini ve düşünebildiklerini göstermektedir. Yeni doğan bebeklerde, annelerle aralarında kopması güç bir bağ oluşturmayı sağlayan muhteşem bir yetenek var. Bu bağlılık yalnızca bebeğinizin size olan bağımlılığı şeklinde algılanmamalı; o şey her neyse sizi de akıl almaz şekilde bebeğinize bağlıyor. Bunun tek bir açıklaması olabilir: Bebekler anne-babalarını kendilerine âşık eden bir iksirle dünyaya geliyorlar.
Bebekler, en az yetişkin insanlar kadar duyma kabiliyetine sahipler. Hatta seslere daha duyarlıdırlar. Yüksek seslerden ürkerler. Kadın sesini daha yatıştırıcı bulurlar. Henüz yirmi otuz günlükken sizin sesinizi, yabancı bir kadın sesinden kolaylıkla ayırt edebilirler. Minik bebeğinizin işitme duyusuyla ilgili yetenekleri bu kadarla sınırlı da değil. Çevrelerindeki sesleri kolaylıkla engelleyebilirler. Mesela elektrik süpürgesi çalışırken veya yüksek sesle müzik dinlenen bir ortamda uyumaya devam edebilirler. Dahası, siz konuşurken ses tonunuzdaki iniş çıkışlara karşılık verirler. Bebeğinizin yüzüne, yüzünüzü yaklaştırıp konuşmaya başladığınızda, başını sizin konuşmanızla eşzamanlı olarak hareket ettirir. Bu gizli “dans”, ancak çok dikkatli bir şekilde gözlemlendiğinde anlaşılabilir. Bunu fark edin ya da fark etmeyin, bebeğinizle konuşmanın önemini es geçmeyin. Henüz daha birkaç günlükken bile, sizden öğreneceği çok şeyi olduğunu unutmayın. Sizin dudak hareketleriniz ve tonlamalannız konuşma derslerinin başlangıcı olarak kabul edilir.
Tat ve koku alma duyusuna gelince, bebekler sanki dünyaya anne sütüne âşık olarak gelirler. Koku alma duyulan sayesinde de, sütün kaynağının yerini kolaylıkla bulabilirler. İlginç olan her bebeğin kendi annesinin sütünün kokusunu tanıması. Mesela iki yeni bebeğe, iki ayrı anneye ait olan göğüs pedi koklatsanız, ikisi de kendi annesininkini emmek ister. Acıkmış olan bebeğinizi kollarınızda tutsanız, başını göğsünüze doğru çevirip, göğüs ucunuzu kolaylıkla bulabilir.
Küçük bebeğiniz acıktığında bunu hisseder ve ne yapacaklarını çok iyi bilirler. Ağızlarını açıp, kafalannı sağa sola çevirip meme ucunuzu ararlar. İlk başlarda, kendi elleriyle yanılma ihtimalleri yüksektir ama istedikleri tadı parmaklarında bulamadıklarında, yanlış izin peşinde olduklarını anlayıp, sizin yardımınızla istediklerini elde edinceye kadar ağlamaya başlarlar. Bebeğinizin öncü işaretlerini dikkate alıp, ağlamasına gerek kalmadan ihtiyacını karşılamak sizin elinizde. Bu şekilde hem bebeğinizin daha sakin olmasını sağlarsınız, hem de istediği şeyleri elde etmek için ağlamak zorunda olmadığını ona öğretmiş olursunuz.
Bebeğinizi tanımak için en uygun zaman, onun “sessiz alarm” da olduğu anlardır. Gözleri açık, sessiz ve nispeten hareketsiz olduğu anlar, bebeğinizin gözünüze en büyülü geldiği anlardır. Bu hal genellikle doğumdan hemen sonra gözlemlenir. İlerleyen günlerde de, siz davranışlarınızla ona kendi kendini kontrol etme alışkanlığını kazandırmazsanız, azalarak yiter. Dolayısıyla bebeğinizi etrafı süzerken yakaladığınızda, öğle yemeğinizi ya da arkadaşlarınızla sohbeti bir kenara bırakıp, bebeğinizi tanımanın keyfini çıkarmalısınız.
Bebeğinizi tanımak için kalbinizin sesini dinleyin. Bu dünyada, bebeğinize sizden daha iyi bakacak kimse yoktur. Onun ne hissettiğini, neye ihtiyacı olduğunu en iyi tahmin edecek olan kişi sizsiniz. Uzmanlar (doğum hemşireleri veya anneniz) size sürekli ne yapmanız gerektiğini söyler dururlar. Verdikleri tavsiyeler, şüphesiz değerlidir ama bebeğinizi kucağınıza aldığınız andan itibaren onun uzmanı siz olursunuz, onunla olan ilişkiniz aylar öncesinden başlamıştır çünkü.