Gençlikte sağlıklı, dengeli bir ruh haline...

Gençlikte sağlıklı, dengeli bir ruh haline sahip olmanın yolları

Öncelikle arkadaşlar bilmelisiniz ki olgunlaşmak, dengeli, sağlıklı, huzurlu bir ruh haline sahip olmak sizin elinizde. Üstelik bunun için beklemeniz, gençlik dönemini geçirmeniz ve belirli aşamalardan ...

Gençlikte sağlıklı, dengeli bir ruh haline sahip olmanın yolları

Öncelikle arkadaşlar bilmelisiniz ki olgunlaşmak, dengeli, sağlıklı, huzurlu bir ruh haline sahip olmak sizin elinizde. Üstelik bunun için beklemeniz, gençlik dönemini geçirmeniz ve belirli aşamalardan ...

22 2008 - 13:12

Öncelikle arkadaşlar bilmelisiniz ki olgunlaşmak, dengeli, sağlıklı, huzurlu bir ruh haline sahip olmak sizin elinizde. Üstelik bunun için beklemeniz, gençlik dönemini geçirmeniz ve belirli aşamalardan geçmeniz gerekmiyor. Toplumun büyük çoğunluğu bu yollardan geçerek ilerliyor olabilir. Ancak çoğu insan yetişkin olduktan sonra geriye dönüp baktığında “gençken aklım başımda olsaymış”, “bu olgunluğuma genç yaşlarımda sahip olsaymışım”, “şimdiki aklım olsaymış” tarzında sözler sarf eder. Bunda da haklıdırlar çünkü insan ömrü sandığınız kadar bitmek bilmeyen, uzun bir ömür değildir. Zaman son derece hızlı geçer. Nitekim şu anki yaşantınızda da zamanın ne derece çabuk geçtiğine şahit olursunuz. Pazartesi olur okul günü başlar, daha hafta sonuna çok var derken bir anda Cumartesi olur. Siz hafta sonumu nasıl geçireyim diye düşünürken bir anda tekrar hafta başlar. Bu şekilde haftalar aylar birbirini kovalar. Bir bakarsınız tatil gelmiş, dönem bitmiş. Önümde uzun bir yaz tatili var, diye düşünürsünüz bir anda tatil biter ve okullar açılır. Yeni yıla daha çok var derken bir anda caddelerin, mağazaların yeni yıl için hazırlık yaptığını görür ve bir yılın daha bittiğini anlarsınız. Bu şekilde yıllar ardı ardına geçer. İnsana verilen kısıtlı süre ise günden güne tükenir. Elbette ki her insan bu kısıtlı süreyi en iyi şekilde kullanmalıdır. Kişi bedenen, beyin olarak, kişilik açısından ve ruh sağlığı bakımından iyi bir gelişim gösterirse bunun yanı sıra sağlam değerlere ve inançlara sahip olursa huzurlu, anlamlı ve mutlu bir yaşam sürebilir. Ancak bunların eksikliği bütün ömrünün huzursuz, dengesiz ve mutsuz geçmesine neden olur. Ruh sağlığı bu açıdan çok önemli bir faktördür.

Bazı kişiler konuyu gençler açısından düşündüklerinde ruh sağlığını çok önemsemeyebilir ve nasıl olsa bu dönemi atlattıktan sonra olgunlaşacaklar, diye düşünebilirler. Oysa gençlik döneminde geçen yıllar az bir süre değildir. İnsan ömrünün en verimli sayılabilecek yıllarıdır. Kişinin en dinç, sağlıklı, hareketli, dimağı açık olduğu dönemlerdir. Şayet bu yıllar iyi değerlendirilebilirse gençler hem huzurlu ve mutlu yaşarlar hem de verimli bir hayat sürerler. Bu şekilde gençlik dönemini sağlıklı bir şekilde geçiren kişiler hayatları boyunca bunun faydasını görürler. Unutmayın! Bu sizin hayatınız. Hayatınızın 6-7 yılını böylesine rahat harca-mamalı, bu yılları kolayca fırlatıp atmamaksınız. Bu kadar önemli olan yılları neden umursuzca, düşünmeden, kendinizi geliştirmeden, ruhen ve beyin olarak sağlıklı bir şekilde geçirmeyesiniz. Elbette ki akılcı seçim bu olacaktır. Gelin bir farklılık yapın ve gençlerin içinde bulundukları ve yaygın olarak kabul gören bu ruh halini siz benimsemeyin. Bu yapıdan sıyrılın, aklı başında, dengeli, ruh sağlığı yerinde bir insan olarak toplumdaki yerinizi alın. ‘Akıl yaşta değil baştadır’ diye bir söz vardır. Bunun haklılığını ispatlayabilirsiniz.

Öncelikle yapmanız gerekenler
Kendinizi sakın çocuk olarak görmeyin. Siz kendinizi nasıl görürseniz, çevrenizdeki insanlar da sizi öyle göreceklerdir. Olaylara, kendinize, çevrenize bir yetişkin gözüyle bakabilir ve kendinizi bir yetişkin gibi hissedebilirsiniz. Bu demek değildir ki gençliğinizi yaşayamayacaksınız. Hayır! Bu hem kendinize güvenli olmanızı sağlayacak hem olgunlaşmanıza yardım edecek hem de çevrenize güven verecektir. Kimse bir çocuğa bir şey emanet edemez, bir iş yaparken bir çocuğu tercih etmez, çocuğa sorumluluk vermez. Bu tip şeyler için herkes, karşısında aklı başında, dengeli, sorumluluk sahibi, sağlam kişilikli insanlar ister. Dolayısıyla çocuk olmadığınızı bilmeniz ve çocuk gibi davranmaktan vazgeçmeniz hem size hem de çevrenize çok faydalı olacaktır. Böylece güvenilir, aklı başında insan olma yolunda ilk adımınızı atmış olursunuz.

Ben merkezli yaşamaktan vazgeçin
Dünyanın en önemli kişisi sizmişsiniz, en önemli sorunlar sizin sorunlarınızmış, en zor durumda olan kişiymişsiniz gibi düşünmekten vazgeçin. Etrafınıza bir bakın. Babanız, anneniz, ağabeyiniz ya da ablanız, öğretmenleriniz, okul müdürünüz, antrenörünüz başta olmak üzere herkesin sorumlulukları ve çözmesi gereken sorunları olabilir. Bu kişiler sorumlulukları olan insanlar ve sizin sorun zannettiğiniz konularla kıyaslanmayacak konularla uğraşıyorlar. Siz önemliyseniz onlar da önemli. Ancak onların hiçbiri çocuk gibi davranmıyor, asileşmiyor, hırçınlaşmıyor, küsmüyor, bunalıma girmiyor. Yetişkin insanlar bunu yapabildiğine göre siz de yapabilirsiniz. Öncelikle kendinizi merkeze oturtmaktan vazgeçin. Kendi rahatınız, kendi istekleriniz, kendi hayalleriniz, kendi düşünceleriniz… Dünyanız sadece bunlardan ibaret olmasın. Karşınızdaki insanların düşüncelerine, isteklerine değer vermeyi öğrenmelisiniz. Sadece karşımızdakiler de değil, ülkemizdeki, dünyadaki insanların problemlerini, yaşadıkları sorunları düşünün. Bunların yanında sizin sorunlarınızın çok önemsiz kalacağını unutmayın. Hayatımızın hiçbir döneminde ben merkezli yaşamayın. Bunun çirkinliğini, basitliğini görün ve böyle bir yapıdan uzak durun.

Kendinize saygı duyun
İlk yapmanız gereken şeylerden biri de kendinize saygı duymanız. Kendisine saygı duyan insan bunları kendisine yakıştırmaz. Örneğin böyle bir insan kendine güvensiz olmaz. Tam tersine kendine güvenir, en zor şartlarda bile olsa her şeyin üstesinden geleceğine, her şeyi başarabileceğine inanır. Böyle bir insan ani çıkışlarda bulunup çevresindeki insanları kırmaktan, onları tedirgin etmekten çekinir. Dengesiz bir görünüm almak istemez. Daima güvenilir, dengeli, huzurlu bir insan olmak ve böyle bilinmek ister. Kendisine saygı duyan insan bir anda sevinip coşkulu hareketler yapmaktan ya da üzülüp içine kapanmaktan, bunalıma girmekten şiddetle çekinir. Kendisine bu şekildeki dengesizlikleri yakıştırmaz. Ailesine karşı şefkatli ve saygılıdır. Onların kendi üzerindeki emeklerini, çabalarını düşünür ve onlara karşı saygısız bir tavır göstermeyi, kapris yapmayı, terslenmeyi bu duruma yakıştırmaz. Eğer kendinize saygı duyarsanız bunun gibi pek çok dengesiz tavırdan vazgeçersiniz. Siz öz saygısı olan bir kişi olursanız, bir ortama girdiğinizde bunu diğer insanlar da anlar ve hissederler, dolayısıyla onlar da size saygı duyarlar. Ama başta siz kendinize değer vermez ve saygı duymazsanız o zaman diğer insanların size saygı duymasını ve değer vermesini bekleyemezsiniz.

Vicdanlı olun
Aslında vicdanlı olmak, sahip olmanız gereken en önemli özelliklerden birisidir. Çünkü insan vicdanlı olduğu takdirde ve vicdanının sesini dinlemeyi öğrendiğinde her şeyin doğrusunu kendiliğinden bulacaktır. Yanlış, çirkin, basit olan tavırlara yakışmayacaktır. Bu nedenle sizin kılavuzunuz vicdanımız olsun. Çoğunluk sakın sizi aldatmasın. Arkadaşlarınızın, çevrenizde gördüğünüz kişilerin, dizilerde, filmlerde ve kliplerde gördüğünüz gençlerin tavırlarının hep benzer olması ve bunun toplumda normal karşılanması sizi sakın yanılgıya sürüklemesin. Şayet siz vicdanınızın sesini dinlerseniz doğru olanı yapmış olursunuz.

Çözümcü olun
Geniş ufuklu, büyük düşünen insanlar olaylar ya da problemler karşısında çözümsüzlükten şiddetle kaçınırlar. Onlar için daima bir çıkar yol, bir çözüm vardır. Eğer siz de bu yapıda bir insan olursanız mutlaka her durumda bir çıkış yolu bulursunuz. Bu da sizi küçük insan olmaktan, problemlerle boğuşmaktan, onların altında ezilmekten ve güçsüz düşmekten korur. Böyle insanlara herkes güvenir, herkes bu tip kişilerin çevresinde bulunmak ister. Bu yapıya sahip insanlar güvenilir olurlar. Napolyon “imkansız, yalnız sersemlerin sözlüğünde bulunan bir kelimedir.” der. Siz de imkansızı asla kabul etmeyin ve her ne durumda olursanız olun mutlaka bir çıkış yolu olduğuna inanın.

Her şey de büyük bir hayır olduğuna inanın
Her insan kendisi için belirlenmiş kaderi yaşar ve yaşanan her şeyde çok büyük hayır vardır. İnsan bazen bir olayı yaşarken o an bunun kendisi için faydalarını göremeyebilir. Ancak üzerinden bir süre geçtikten sonra geriye bakıp aynı olayı değerlendirdiğinde aslında kendisi için pek çok yararı olduğunu anlar. Zahiren olumsuz gibi görünen olaylarda da insan için hayırlar vardır. Örneğin kişi işinden çıkartılır, zor durumda kalır. Fakat bu durum o kişinin karakterini geliştirir, daha mücadeleci, daha güçlü olmasını sağlar Kendisini geliştirmesine ye daha iyi bir iş bulmasına yardımcı olur. Bir derste başarısız olan bir öğrenci için de ilk bakışta bu çok iyi bir durum gibi gözükmez. Ancak o dersi tekrar tekrar çalışmak ve öğrenmek zorunda kalacağı için belki en iyi bildiği ders haline gelecektir. Belki iyi olan bu dersi sayesinde üniversite eğitimini belirleyecek ve buna göre bir yol seçecektir. Ancak o an için bakıldığında söz konusu öğrenci bunun faydasını göremeyebilir. Elbette ki burada, derslerinizin zayıf olması iyidir, gibi bir mantık kullanmıyoruz. İyi olan tabi ki derslerinizin iyi olmasıdır. Ne var ki böyle bir şey olduğunda da bunun sizin için hayırlı olduğunu, kaderinizde olduğunu bilmeniz ve hayırlı yönlerini görmeniz gerekir. Bu ikisi arasındaki farkı iyi anlamak gerekir. Kişi her konuda elinden gelen tüm çabayı gösterir, her şeyi yapar ama sonuca teslim olur.

Her durumda umut beslemeyi bilin
Şartlar ne kadar zor gibi görünse de, imkansızlıklar içinde olsanız da hayalci olmamak şartıyla mutlaka içinde bulunduğunuz durumdan umutlu olun. Bu hem beyninizin sağlıklı olmasına hem de güçlü bir karaktere sahip olmanıza yardımcı olacaktır. Bu özelliği kazandıktan sonra hayatınız boyunca koruyun. Her dönemde, her durumda hep içinizde umut besleyin. Ancak bunu hayalcilikle yapmayın, gerçekçi olun. Umudunuz olsun ancak sizi hedefinize ulaştıracak araçlara sarılmanız gerektiğini unutmayın.

Affedici olun
Affetmek için karşınızdaki insana karşı merhamet beslemeniz gerekir. Eğer merhametli olur, kendinizi karşınızdaki insanın yerine koyarsanız ondaki haklılık paylarını da görebilirsiniz. Sonra her insanın hata yapabileceğini kabul ederseniz yine karşınızdaki kişiye merhamet gösterip onu affedebilirsiniz. Kendinizi düşünün siz hiç hata yapmaz mısınız? Mutlaka yaparsınız. Nasıl kendiniz hata yaptığınızda karşı tarafın sizi affetmesini beklerseniz aynı şekilde siz de affedici olmalısınız.
İnsanlar yüzyıllardır ruhen ve bedenen uzun ve sağlıklı yaşamın sırlarım araştırıyorlar. Bu yolda uzmanlar kimi zaman diyeti, kimi zaman da sporu tavsiye ediyorlar. İşte bu konuda uzmanların yeni bir keşfi var: Son sayısında uzun ve sağlıklı yaşamın sırlarını araştıran Amerika’nın haber dergilerinden Newsweek’in haberine göre, uzun yaşamın ilk anahtarı affedici olmak. İnsanın ruh haliyle sağlığı arasında bir bağ olduğunu belirten haftalık Newsweek dergisi, birini affedememenin vücuda verdiği zararları şöyle sıralıyor:
“Kortizol hormonu seviyesi artar. Kalp hastalıkları, nörolojik bozukluk ve hafıza kaybı riski büyür.”

Harvard Üniversitesi uzmanları da birini affetmenin vücudu birçok hastalıktan koruduğunu belirtiyorlar. Dergiye göre sağlıklı bir yaşam için ilk önce “affedici” olmak gerekiyor.
Newsweek dergisi söz konusu haberinde, affetmemenin ve öç alma duygusunun insanın bir parçası olduğunu belirterek, “bu konuda yapılan 1200 klinik araştırma, negatif duyguların insanın hem psikolojik hem de fiziksel sağlığına zarar verdiğini gösteriyor” diye bildirdi.
Yakın zamanda yapılan daha birçok araştırmada Amerikalı bilim adamları, affetmesini bilen insanların hem ruhen hem de bedenen daha sağlıklı olduklarını belirlediler. Stanford Üniversitesi’nde görevli bilim adamı Frederic Luskin ve ekibi, San Francisco şehrinde oturan 259 kişi üzerinde araştırma yaptı. Denek olarak katılan kişileri 6 kez 1.5 saatlik oturumlara çağıran bu bilim adamları, yaptıkları sohbetlerde affetmeyi öğretmeyi amaçladılar. Deneye katılan kişiler kendilerine zarar veren kimseleri affettikten sonra, daha az acı duyduklarını belirttiler. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, affetmeyi öğrenen kişiler sadece duygusal olarak değil fiziksel olarak da kendilerini daha iyi hissetmektedirler. Örneğin deney sonucunda stresten kaynaklanan sırt ağrısı, uykusuzluk ve mide ağrısı gibi ruhsal ve fiziksel belirtilerin de bu kişilerde önemli ölçüde azaldığı tespit edildi.

Dr. Luskin’e göre, uzun süreli kızgınlık yaşanması insanların fiziksel sağlığı üzerinde de gözlemlenebilir olumsuz etkiler oluşturmaktadır. Dr. Luskin konu ile ilgili şunları ifade etmiştir:
“Uzun süreli veya devam eden öfkenin zararı, vücut içindeki termostatı sıfırlamasıdır. Eğer düzenli olarak düşük seviyede öfkeye kendinizi alıştırırsanız, neyin normal olduğunu ayırt edemezsiniz. İnsanların alışkanlığa çevirebileceği bir tür adrenalin hücumuna yol açabilir. Vücudu yakar ve sağlıklı düşünmeyi zorlaştırır, bu da durumu daha kötü bir hale getirir.”

Ayrıca Dr. Luskin, vücut, öfke ve stres sırasında belirli enzimler salgıladığından, kolesterol ve tansiyonun yükseldiğini, bunların da vücudun uzun süreli maruz bırakılmaması gereken bir durum oluşturduğunu belirtmektedir.

Aynı makalede; kişilerin öfkeden dolayı yaşadıkları olumsuzlukları zaman içerisinde fark ettikleri ve bozulan ilişkilerini düzeltmek, problemleri halletmek için affetmeye karar verdiklerinden de bahsedilmektedir. Yaşadıklarından sonra, değerli zamanlarını ve hayatlarını öfkeyle geçirmek istemedikleri, bu nedenle kendilerini ve başkalarını affetmeyi seçtikleri de belirtilmektedir.

Konuşarak kendinizi ifade edebilin
Bazı insanlar çevrelerine karşı tepkilerini konuşarak değil de mimiklerle, triplerle, hareketlerle göstermeye çalışırlar. Ancak bu çok yanlış bir metottur. Dengeli insanlar böyle yöntemlere başvurmazlar. Onlar her şeyi konuşarak hallederler. Örneğin arkadaşlarınızın bazı huylarını beğenmiyorsunuz, rahatsız oluyorsunuz. Onları karşınıza alıp nezaketle fakat dürüst bir biçimde, merhameti elden bırakmayarak rahatsız olduğunuz hususları onlara anlatın. Ailenizle problemleriniz olduğunu düşünüyorsanız, en uygun zamanı kollayıp onlarla konuşun. Konuşurken mutlaka saygılı olun, onları dinleyin ama kendinizi onlara en iyi ve en açık şekilde ifade etmeye çalışın. Bir şeyi neden istediğinizi ya da neden istemediğinizi tüm detaylarıyla onlara anlatın. Onları ön yargıyla dinlemeyin. Her şeyden önemlisi onların sizi sevdiğini ve sizin için iyi olanı istediğini unutmayın. Her zaman, her ortamda ve her durumda kendinizi rahatlıkla konuşarak ifade edebilin.

Daima olumlu olun
Pozitif olmak ruh ve akıl sağlığı açısından çok önemli bir özelliktir. Böyle insanlar her türlü sorunu rahatlıkla atlatır, her problemin üstesinden gelir, her zorluğu aşarlar. Olaylardan etkilenmez. Daima, her olayda, her ortamda güzel bir yön bulurlar. Bu özelliği kazanmaya çalışın. Bu Pollyannacılık demek değildir. Her olayda olumlu görülebilecek bir yön olduğuna gerçekten inanmalısınız. Bunu kendinizi kandırarak yapamazsınız. Ancak inanarak yapabilirsiniz.

Olumlu düşünmenin insan sağlığına yararları
Yak Üniversitesi’nden Dr. Becca Levy tarafından yürütülen araştırmalar sonucunda;
Olumlu düşünmenin sağlığa çok faydalı olduğu;

Sürekli endişeli olanlara oranla, olumlu ve iyimser bir bakış açısına sahip olan kişilerin bu düşünce yapısının, daha sağlıklı bir ömür geçirmelerine ve yaşlanma sürecine daha geç girmelerine vesile olduğu;
Yaşlanma konusunda endişe taşımanın yaşlanma sürecini hızlandırdığı;
Olaylara olumlu yaklaşmanın, sigarayı bırakmak ve düzenli spor yapmak kadar sağlık üzerinde olumlu etkisi olduğu;
Ayrıca olumlu bir bakış açısına sahip olmanın, insan sağlığı üzerinde düşük tansiyon ve kolesterolden de daha etkili olduğu tespit edildi.

Olumlu düşün ağrın azalsın
Olumlu düşünmenin yararları klinik olarak kanıtlandı. Britanya’daki Wake Forest Üniversitesi uzmanları 10 denekle çalıştı. Bacaklarına acı hissi veren ısı uyarıcıları takılan deneklerin beyin fonksiyonları tarandı. Düşük acı çekecekleri söylendiğinde, deneklerin duyduğu acı da azaldı.

Özdenetim yapabilin
Kendi üzerinizde denetim sağlayabilmeniz çok önemlidir. Kendinize söz geçirebilin. Bir olaya üzülmeme, ondan etkilenmeme, güçlü olma, zorlukları aşabilme, isteklerini kontrol edebilme, kendi üzerinizde disiplin sağlayabilme gibi özellikleri kazanmaya çalışın. Öz denetimi olan insanlar kontrollü insanlardır. Böyle kişiler doğal olarak dengeli olurlar. Öz denetim diğer adıyla oto-kontrol çok önemli bir özelliktir. Otokontrolü güçlü olan insanlar kendilerini her yönden değiştirebilir, geliştirebilirler. Örneğin sizi çirkinleştirdiğine ya da bayağı gösterdiğine inandığınız bir mimiğiniz var ya da bir tikiniz var, işte otokontrol mekanizmanız bu noktada devreye girmeli. Eğer isterseniz, irade kullanırsanız bunu değiştirebilirsiniz. Öncelikle bu mimiğin ya da tikin sizi çir-kinleştirdiğini bilmeli ve bundan nefret etmelisiniz. Nefret ederseniz daha kolay kurtulursunuz. Otokontrol için eksik ve kusurlu yönünüzü tespit ettikten sonra, bundan nefret edip, irade gösterip, disiplinle bu alışkanlığı yıkmanız gerekir. Alışkanlıklardan kurtulmak ise çok kolay değildir ancak insan isterse elbette ki kurtulabilir. Yeter ki irade ve disiplin göstersin, eskiden getirdiği bu kötü alışkanlığıyla savaşabilsin. Buna inanın ve otokontrol sisteminizi güçlendirin.

Olayları değerlendirirken gelecekten günümüze bakın
Bu özelliğe sahip olmak size çok şey kazandıracaktır. Böylece daha olgun, daha sakin, itidalli bir yapı gösterebilirsiniz. Bazı kişiler olayları ilk anda zahir bir şekilde kabaca değerlendirerek kâr-zarar hesabı yaparlar ve zarara uğradıklarını düşünürler. Oysa geleceğe gidip oradan bu olayı değerlendirseler çok daha sakin bir değerlendirme yapmaları mümkün olabilecektir. Örneğin sınıftaki bir arkadaşınızla aranızdaki problem size o an için çok önemli gözükebilir. Oysa hayalinizde 5 sene sonraya gidip oradan bu problemi değerlendirseniz, bu sorunun aslında ne derece küçük olduğunu daha iyi anlarsınız. Çünkü 5 sene sonra pek çok şey değişecektir. Bu değişiklikler içinde sınıf arkadaşınızla yaşadığınız problemin bir önemi kalmayacaktır. Benzer şekilde üniversite sınavında istediğiniz bölümü kazanıp kazanamayacağımızı çok sorun ettiğinizi varsayalım. Yine aynı yöntemi izleyin: 5 yada 10 yıl sonraya gidin. Çoktan üniversiteye girmişsiniz, bitirmişsiniz ve iş hayatına atılmışsınız bile… Üstelik hangi bölümü kazandığınızın o noktada pek bir önemi yok. Çünkü üniversiteyi çoktan bitirmişsiniz. Kendinize bir meslek seçmişsiniz. Yani zaten olması gereken şey olacak. Fakat bu noktada hatırlamanız gereken husus, elinizden geleni daima tam yapmanız gerektiğidir. Bu yöntem hiçbir konuyu büyütmemeniz, problem haline getirmemeniz için izleyeceğiniz gerçekçi bir yol. Yoksa ‘nasıl olsa olan olacak bir şey yapmama gerek yok, bekleyeyim’ tarzında bir mantık çok yanlış olacaktır.

Uzlaşmacı olun
Her olay ve durumda mutlaka karşınızdaki insanlarla bir uzlaşma yolu bulabilmeniz gerekir. Bunun için biraz kendinizden feragat etmeniz şart. Mutlaka benim dediğim olsun, kendi dediğimi kabul ettireyim mantığıyla hareket ederseniz uzlaşma değil kamplaşma meydana getirirsiniz. Oysa çevrenizle ve toplumla ilişkilerinizde uzlaşmacı olmak önemlidir. Uzlaşmacı insan uyumludur. Bu demek değildir ki kendinizden, doğrularınızdan ve fikirlerinizden taviz vereceksiniz. Uzlaşmacılık daha farklı bir şeydir. Mutlaka karşı tarafla anlaşabilecek bir orta noktanın bulunmasıdır uzlaşma. Bu olgun, kaliteli, aklı başında insanlarda görülen bir özelliktir. Bu özelliğe sahip olmaya çalışın.

Güzel ahlaklı olmaya çalışın
Kötü ahlaklı insanlar çevrelerinde genellikle sevilmezler. Ayrıca bu tip kişiler dengesiz, uyumsuz, geçimsiz bir imaj sergiledikleri için bu tarz insanlara güvenilmez. Siz çevrenizle barışık olun. Herkese güzel ahlaklı davranın. Bunu kendinize olan saygınızdan yapın. Gülümseyin, hal hatır sorun, yardımsever ve fedakar olun, merhametli ve adaletli olun, bildiğiniz bütün güzel ahlak özelliklerini kendi üzerinizde toplayın. Genç demek neden ille asi, uzlaşmaz, hırçın, aksi, boyun eğmez demek olsun ki. Siz bu imajı değiştirebilirsiniz. Eğer dengeli, aklı başında, ruh sağlığı yerinde bir insan olmak ve bu şekilde bilinmek istiyorsanız bunları uygulamalısınız.

Kindar olmayın
Çevrenizdeki insanlara, anne babanıza, arkadaşlarınıza karşı intikam hissiyle dolu olmayın. Çabuk kinlenmeyin. Bunlar mantıklı düşünmenizi, dengeli hareket etmenizi, sağlıklı karar vermenizi etkiler. Üstelik aklı başında insanlara yakışmayacak bir tavırdır. Yaşıtlarınız genellikle kolay kinleniyor olabilir, hemen intikam almaya çalışıyor da olabilir. Ancak siz onlar gibi olmak zorunda değilsiniz. Onlarda gördüğünüz iyi özellikleri alın, kötü özelliklerden sakının. Ayrıca yapılan birçok araştırma gösteriyor ki, kalbi en fazla yoran ve bünyeyi hastalandıran tutumların başında kindar olmak geliyor.

Kendinize karşı objektif olun
Bunun için kendinize karşı çok dürüst olmanız gerekiyor. Tıpkı karşınızda bir arkadaşınız ya da yabancı biri varmış gibi davranmalısınız. Bunu yaparken kendinizi kayırmamak ya da kendinize acımamalısınız. İyi yönlerinizin farkında olduğunuz gibi olumsuz yönlerinizi, ahlakımızdaki ve kişiliğinizdeki eksiklikleri de iyi bilmelisiniz. Kendinizi objektif değerlendirebilmeli-siniz. Böylece olaylar karşısında hata payınızı, kusurlarınızı fark eder ya önceden buna göre önlem alır ya da ardından bunu göz önünde bulundurarak hüküm verirsiniz. Bu sizin sağduyulu olmanıza yardımcı olur. Böylece bazı insanların yaptıkları gibi sürekli kendinizi haklı görmez, bir tartışmanın ardından haksızlığa uğradığınızı düşünmezsiniz. Karşı tarafın da haklı yönleri olduğunu görebilir, rahatça uzlaşırsınız.

Şüpheci olmaktan kaçının
Şüpheciliğin fazlası beyin için zararlıdır. Elbette ki bazen olayların dışta görünen yüzü dışında bir de içteki cephesi bulunmaktadır. Ancak insan bunu zaten doğal olarak fark eder. Doğal olarak fark etmediği halde kişinin her şeyden şüphelenmesi, herkese ya da olaylara kuşkuyla yaklaşması çok dengeli bir tavır değildir. Özellikle de sürekli çevresinden zarar göreceği, endişesini taşımak çok zararlıdır. Ancak elbette ki şüpheci olmamak saf olmayı ve görünen, aşikar durumları fark etmemeyi gerektirmez. Burada da yine akılcı olmak gerekir. Fakat unutmayın ki bazı akıl hastalıkları şüphe üzerine kuruludur. Başlangıçta ufak tefek şeylerden kuşku duyan insanlar bir müddet sonra en yakınlarından dahi şüphe eder hale gelir, olmadık senaryolar üzerine şüphelerini bina ederler.

Özgüveniniz tam olsun
Hiçbir konuda güvensizlik yaşamayın. Eğer isterseniz, azmederseniz, çalışırsanız her şeyi yapabileceğinize inanın. Çok zor şartlardan gelip başarıya ulaşmış insanların varlığını düşünün. Onlar yaptığına, başardığına göre siz niye başaramayasınız. Medeni cesaretiniz olsun. Fakat özgüveninizin oturması için öncelikle aldığınız sorumlulukları tam olarak yerine getirmeyi öğrenmelisiniz. Küçük büyük diye ayırt etmeden üzerinize aldığımız her sorumluluğu layıkıyla yerine getirmelisiniz. Verdiğiniz sözde durmalı, emanetleri korumalı, işlerinizi tam ve eksiksiz yapmalısınız. Bu bölüm boyunca anlatılanları benimser ve uygularsanız özgüveninizi daha kolay kazanırsınız. Önünüze mutlaka engeller çıkacaktır, bunları aşma konusunda kararlı olun. Azim gösterin.

Geçmişe bakıp hatalarınız ya da yaşadıklarınız dolayısıyla hayıflanmaktan vazgeçin
Elbette ki geçmişteki hatalarınızdan ders almanız gerekir, bunlar sizin için tecrübe oluşturmalı. Ancak sürekli geçmişi hatırlamak ve yaşananların sıkıntısını çekmek çok hatalı bir tavırdır. Akılcı insanlar her şeye gerektiği kadar önem verirler. Siz de öyle yapın, geçmişten ders alın ve geçin. Ancak benzer bir olayla ya da durumla karşılaşırsanız o zaman bu tecrübelerinizi kullanın.

Maneviyatınızı güçlendirin
Pek çok araştırma sonucu göstermiştir ki inançlı olmak, dua etmek, kadere inanmak insanların daha güçlü, daha sağlam, daha huzurlu olmalarına yol açmaktadır. İnsanın neden yaşadığını, niçin var olduğunu, yaşama amacını bilmesi çok önemlidir. Aksi takdirde amaçsızca, başıboş bir yaşam sürer. Yaşam amacı olmayan bir insanın bunalıma girmesi, sorunlarını aşamaması, güçlü bir kişilik gösterememesi sık rastlanan bir durumdur. Bu nedenle niçin yaşadığınızı, bu kısa dünya hayatında var olma amacınızı, nerden geldiğinizi nereye gittiğinizi düşünün, yaptığınız her şeyden sorumlu olduğunuzu bilin.

Manevi boşluk içinde, insanların hiçbir yolla, hiçbir yöntemle gerçek mutluluğu elde edebilmeleri mümkün değildir. Bunun için öncelikle, meydana gelen her olayın, her işin Allah’ın izniyle gerçekleştiğini bilmeniz gerekir. Bu, çok önemli bir gerçektir. Her an bu bilinçle hareket etmek, insanın sıkıntılarından kurtulmasının en önemli yollarından biridir. O zaman kişi, basma her ne gelirse gelsin, olaylar ne kadar olumsuz gözükürse gözüksün, bunun aslında kendisi için hayırlı olduğunu bilecek ve olgunlukla karşılayacaktır.

İç huzurunun önemli olduğunu unutmayın
İnsan huzur arayışında olmazsa karşısına çıkan her olay, her durum huzursuz olmasına yetebilir. İnsanlarla iletişiminde, trafikte, derslerinin gidişatında, arkadaşlarıyla ilişkilerinde, hemen her durumda kolayca huzursuz olabilir. Ancak huzura önem veren bir kişi aksi durumdan şiddetle kaçınır. Gerek kendi içinde gerekse insanlarla diyaloglarında olayları büyütmez. Olumsuz gözle değerlendirmekten sakınır. Problem ya da sorun çıkarma arayışında olmaz tam tersine yatıştırıcı olur. Her şeyin olumlu, güzel tarafım göreceği için huzurlu olur. Siz de huzurlu olmayı bir felsefe gibi benimseyin. İç dünyanızda ve insanlarla iletişiminizde huzuru esas alın. Gerekirse huzur için diğer şeylerden feragat etmesini bilin. Hayatınız boyunca bunun faydasını görürsünüz. Hem zihniniz rahat olur hem de huzurlu olduğunuz için dengeli bir insan olursunuz. Dolayısıyla ruh sağlığınız da hep dengeli olur.

Üzülmeye karşı mücadele verin
Hiçbir olay sizi üzmesin. Her şeyin olumlu tarafını görün. Her şeyde bir hayır olduğunu düşünün. Geniş düşünün, büyük açıdan bakın. Elbette ki bu hiçbir olaydan etkilenmeyin anlamına gelmiyor. İnsan hatalarından ders almalı, çevresinden gelen öğütlere nasihatlara açık olmalı, yaptığı hatalardan pişmanlık duymalıdır. Yoksa hiçbir şeyi umursamamak ya da halk arasındaki tabirle takmamak olarak anlaşılmamalıdır. Üzülmek ayrı bir şeydir. Üzülmeye yatkın insanlar kırılgan olurlar, olaylardan çok etkilenirler, her olayda üzülecek bir yön bulurlar. Büyük küçük her olay onları etkiler. Öylesine üzülürler ki farkında olmasalar da bu onların sağlıklarını etkiler. Yıpranmalarına, yaşlanmalarına, sağlıklarının bozulmasına yol açar. Oysa insan bir şeye üzülerek sonuç elde edemez. Bir çözüme ulaşamaz. Ancak hatalarından gerçekten ders alırsa, pişman olursa, tecrübe kazanarak bir daha aynı hataları tekrar etmemeyi öğrenir.

Empati yeteneğiniz olsun
Empati; karşıdaki insanın duygularını, düşüncelerini, içinde bulunduğu durumu anlayabilme, kendini onun yerine koyarak onun açısından bakabilme yeteneğidir. İnsanlarla iyi bir iletişim kurabilmek için bu özelliğe sahip olmak gerekir. Siz de bu özelliği kazanmaya çalışın. Yani diğer bir deyişle insanların halinden arılayabilin. Karşınızdaki kişinin isteklerini, rahatsızlıklarını, ihtiyaçlarını anlayabilin. Bu yeteneğe sahip olursanız insanlar sizin yanınızda çok rahat ederler. Bu yeteneğe sahip olursanız bunu her durumda kullanabilirsiniz. Örneğin birisiyle konuşurken karşınızdaki kişinin gözünden, sıkıldığını anlayabilirsiniz böylece sözü çok uzattığınızı fark edip daha kısa konuşabilirsiniz. Bir misafiriniz geldiğinde onun her şeyi isteyemeyeceğini düşünüp nelere ihtiyacı olduğunu belirleyip daha o istemeden ona sunun. Annenizin, babanızın, aile büyüklerinizin, arkadaşlarınızın, öğretmenlerinizin hep istek ve ihtiyaçlarını öngörebilin. Bu size çok önemli bir özellik kazandıracaktır. Hem böylece onların ihtiyaçlarını fark ettiğinizde insanlara ve olaylara daha objektif, daha adil bakmayı öğrenirsiniz. Ben merkezli davranmazsınız. İnce düşünceli olursunuz. Bunlar aklı başında, dengeli insanlarda olması gereken özelliklerdir.

Hem kendinizle hem de çevrenizdeki insanlarla ilgili konularda yapıcı olun. Yıkıcı olmak, bir kalemde silip atmak kolaydır. Ancak bu bir çözüm değildir. Yapıcı olmak insana olgunluk ve aklı başındalık kazandırır. Hep olumlu ve yapıcı olun, kendinizi ve karşınızdakini kazanmaya çalışın. ‘Bittim’, ‘mahvoldum’ gibi bakış açılarına hiç girmeyin. Hep ‘daima bir çıkış yolu vardır’, ‘mutlaka bir çözümü Vardır’ mantığında olun. Bu sizi çok dengeli, aklı başında ve güvenilir yapar. Sağlıklı bir ruh haline sahip olmanıza yardımcı olur.

Olaylar karşısında panik olmayın
Ani olaylar, sözler, tartışmalar karşısında sakın panik olmayın. Dingin, huzurlu, sakin bir ruhunuz olsun. Nasıl olsa olan olmuş, eğer sakin olursanız o işin içinden en az zararla çıkarsınız. Bu şekilde sakin, huzurlu olmanız, panikten uzak bir yapı sergilemeniz çevrenizdekilere de çok güven verecektir. Böyle bir kişinin yanında olmayı isteyecek, bu kişiye her türlü sorumluluğu vereceklerdir. Aynı zamanda sevip saygı duyacaklardır. Bu özelliğe sahip olursanız, yaşamınız boyunca bunun konforunu yaşarsınız.

Stresten sakının
Hepiniz stresin ne olduğunu biliyorsunuz. Stres kişinin yaşamını çok zorlaştırır. Uyku bozukluklarına, kronik endişe haline ve ciddi depresyon dönemlerine neden olabilir. Bunun yanı sıra, arkadaş çevresinden ve toplumsal ilişkilerden kopma, aile içi huzursuzluk, işte, okulda uyumsuzluk ve başarısızlık gibi sorunlara da yol açar. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nce hazırlanan broşürde, stresle başa çıkmada kullanılacak bazı yöntemler yer alınmaktadır. Broşürde, kişinin bedensel ve ruhsal sınırlarının tehdit edilmesi ve zorlanması ile ortaya çıkan bir durum olarak açıklanan stres, yaşamın doğal ve kaçınılmaz bir parçası olarak nitelendirilmekte, ancak aşırı stresin, insan sağlığına zararının büyük olduğu ve uzun dönemde beden, ruh ve sosyal sağlığı olumsuz etkileyen bir hastalık olduğu bildirilmektedir. Stres, verimliliği düşürebildiği gibi hayattan zevk almayı da engellemekte ve önemli önemsiz konularda kararsızlık yaşatabilmektedir. Uyku düzenini bozan, değersizlik, yetersizlik, güvensizlik ve terk edilmişlik duyguları hissettiren stres ayrıca öfke, düşmanlık ve kızgınlık dalgalanmaları ortaya çıkarabilir. Sağlık Bakanlığı, “Bu sorunlardan bazılarını yaşıyorsak çözüm kendimizde. Stresle başa çıkmak ve yaşam kalitesini artırmak amacıyla durumu veya duruma verilen tepkileri değiştirebilmeye stres yönetimi denir. Stresle, bedensel, psikolojik, sosyal olarak baş edebilirsiniz.” uyarısında bulunmaktadır.

İnsanları, hayvanları, bitkileri sevin
Sağlıklı ve dengeli ruh halinin en önemli göstergelerinden biri de insanın sevgi dolu olmasıdır. Allah çevremizde insanlar, hayvanlar, bitkiler ve çok güzel bir doğa yaratmıştır. Bunları görmezden gelmek, bunlardan zevk almamak normal bir tavır olmaz. Her insanın kendisine özgü fiziksel ve ruhsal güzellikleri vardır. Bunları görebilmek gerekir. Bunları fark eden insanın kıskanması değil bu durumdan hoşnut olması gerekir. Çünkü gördüğünüz tüm güzellikler sizin için yaratılmıştır. Örneğin bitkilerin her biri birbirinden farklı ve birbirinden mükemmel canlılardır. Rengarenk, mis kokulu, farklı desen ve şekillerde var edilmişlerdir. Hayvanlar insanın kalbinde çok büyük bir sevgi ve merhamet hissi uyandırmaktadır. Köpeklerin ve kedilerin bu kadar farklı türlerinin olması büyük bir güzelliktir. Gün ışığından, bahar havasından, deniz manzarasından tüm bu sayılan güzelliklerden zevk almasını bilmelisiniz. Aksi normal bir tavır olmaz. Ya böyle rengarenk, ışıl ışıl mükemmel bir dünyada yaşamak yerine her şeyin gri ya da siyah olduğu, sadece binalardan ve teknik yapılardan oluşan, çiçeklerin, hayvanların, güzel insanların olmadığı bir dünyada yaşıyor olsaydınız? Bunun düşüncesi bile ürkütücü öyle değil mi? O halde içinde bulunduğunuz dünyadaki güzelliklerden zevk alın. Güzelliklerden kastımız hayvanlar, bitkiler, insanlar… Kalbiniz bunlara karşı coşkuyla, sevgiyle, ilgiyle dolu olsun. Bunu elde ederseniz sağlıklı bir ruh için önemli bir basamağı daha çıkmış olursunuz.

Kendinizi güçlendirin
Kendinizi değiştirmek, güçlü bir insan haline getirmek sizin elinizde. Eğer zayıflığı, içe kapanıklığı, pasifliği isterseniz böyle olursunuz. Ama kendinize bunu yakıştırmazsanız kendinizi değiştirebilir ve bambaşka bir insan haline gelebilirsiniz. Bunun için öz güveninizi geliştirmeli, kendinizi güçlendirmeli, kişiliğinizi zenginleştirmeli ve en önemlisi akıl sağlığı bakımından dengeli bir insan (elinizde olan durumlardan bahsediyoruz yoksa biyolojik ya da genetik faktörler nedeniyle yaşanan ruh hastalıklarını kastetmiyoruz) olmalısınız. Sakın hiçbir şey nedeniyle eziklik duymayın. Kendinize güvenli olun. Örneğin dış görünüşünüzü beğenmeyebilirsiniz, maddi imkanlarımız yetersiz olabilir, arkadaşlarınız arasında prestijli olmayabilirsiniz, aile problemleriniz olabilir. Bunlar gibi kendinizce pek çok neden bulabilirsiniz. Bunların hiçbiri sizi etkilememeli. Unutmayın eğer huyunuz, ahlâkınız güzel olursa, kendinize saygı duyarsanız, kişiliğiniz güçlü olursa, ruh sağlığınız dengeli olursa bunlar kendinize güvenmeniz için yeterli olur. Siz bütün ağırlığınızı bunlara verin. Bunları elde etmeye çalışın. Dünya tarihinde gelmiş geçmiş başarılı pek çok insan vardır ki belki sizden çok daha olumsuz şartlara sahip olmasına rağmen güçlü bir karakter göstererek zorlukları aşmıştır. Siz neden yapamayasınız? Elbette ki yaparsınız. Fakat küçük zaferler kazanmanız gerek. Güçsüz olduğunuz noktalan iyi tespit edip kendi kendinizin üzerine gidin. Örneğin eleştirilmekten korkan ve eleştiri karşısında hemen yıkılan bir kişiliğiniz varsa, hemen bu özelliğinizi değiştirin ve bu konuda fırsatlar kollayın. Bunu başardığınızda bir zafer kazanmış olursunuz. Öfkeli bir in-sansanız, öfkeleneceğiniz ortamlara kendinizi hazırlayın ve bu tip durumlarda kendinizi kontrol edebilin. Bunun pek çok yolu vardır. Otokontrolünüz güçlü olsun, sakin olun, öfkeli insan tipinin itici olduğunu, saygı uyandırmadığını düşünün. Mutlaka çeşitli yollar bulun ve bu kötü yönünüzden hemen kurtulun. Olaylar karşısında hemen duygusallaşıp ağlıyorsanız, içinize kapanıyorsanız bundan vazgeçin. Bunlar zayıflık alametidir. Problemlerinizi ağlayarak, duygusallaşarak, duygusal çöküntü içine girerek çözmek yerine konuşarak, çözüm arayarak, akılcı davranışlarla halledin. Bu şekilde kendinizdeki tüm eksikliklerin üzerine gidin ve kendinizi güçlendirin. Güçlü insan olmaya niyet edin. Eğer isterseniz yapabileceğinizi bilin.

İçine kapalı, yalnızlığa eğilimli insan olmaktan sakının
İnsan sevgisinin önemini önceki konularda anlatmıştık. İnsanları seven, çevreyle ilgili, konuşkan, dışadönük insan olmaya özenin. Bu sizin elinizde, kendinizi cesaretlendirin. Eğer bu konuda çok çekingenseniz, korkularınız varsa bunların üstüne gidin. Evdeki yaşlılarla örneğin büyük anneniz ya da büyük babanızla ilgilenin, onlarla sohbet edip onların tecrübelerinden istifade edin, kardeşlerinizle güçlü iletişim kurun, anne babanızla eğer iletişiminiz iyi değilse daha yakın, daha samimi olabilmenin yollarını arayın, kendinizi onların yerine koyarak düşünün ve onlara yardımcı olun, apartmanımızdaki yaşlı insanların hallerini hatırlarını sorun, ellerindeki eşyalarını taşımalarına yardım edin, öğretmenlerinizle ve okuldaki arkadaşlarınızla selamlasın, arkadaşlarınızla bağlantı kurun. İnsanlarla bağlantı kurmanın yollarından biri ince düşünceli olmaktır. Hep kendinize yönelik beklenti içinde olmayın siz de onlara yardımcı olmaya çalışın, onlara karşı anlayışlı olun. Her ne olursa olsun içe kapanıklığı kabullenmeyin. Siz eğer isterseniz her şeyi değiştirebilirsiniz. Cesur olun, çekingenlikle ilgili her korkunuzun üstüne gittiğinizde onu yendiğinizi görürsünüz. Örneğin sınıfta söz almaktan, tahtaya çıkıp sözlü bir şeyler anlatmaktan çekmiyorsanız bu yönünüzü kıracak şekilde kendi üstünüze gidin. Özellikle bu tip görevlere talip olun. Dışa dönük olabilmek için her fırsatı değerlendirin. Bu şekilde kendinizi geliştirdiğinizi, kendinize iyilik yaptığınızı unutmayın.

Sağlıklı bir ruh haline sahip olmayı çok isteyin
Bu bölüm boyunca anlatılanlar size sağlıklı bir ruh, aklı başında, dengeli bir insan olma konusunda rehber olacaktır. Kitabın başında günümüzde gençler arasında yaygın olan ruh halini sizlere anlattık ki siz zaten bunu çevrenizden biliyorsunuz. İstedik ki sizlere bunalımlı, sorunlu gençlik modelinden daha farklı bir alternatif olduğunu gösterelim ve bunun yollarını anlatalım.

Elbette ki size dengesiz, ruh sağlığı bozuk insanlar olduğunuzu söylemiyoruz. Fakat gençler arasındaki yaygın modelin pek iç açıcı, sağlıklı ve dengeli olmadığı ortada. Bunun istisnalarının da çok az olduğu düşünülecek olunursa gençlerin bu konuda yol gösterilmeye ihtiyaç duyacağı açık. Biz sizlere, yetişkin bir insanın sahip olduğu aklı başındalığı, ruh sağlığını, dengeyi, güçlü kişiliği kazandırmayı amaçladık. Karar elbette ki sizin olacak. Ancak bunu başarabilmeniz için gerçekten çok istemeniz gerektiğini unutmayın. Şunu bilmelisiniz ki eğer bunu ciddi şekilde isterseniz, aklınıza koyar ve bu konuda çabalarsanız, önünüze çıkan bütün engelleri aşıp geçerseniz bunu başarırsınız. Bunun için bütün irade gücünüzü kullanın. Burada anlatılan olumlu ruh haline sahip olmak için çok fazla zihinsel istek duyun. Bu isteğinizi günden güne daha artırın. Burada anlatılanların zor olduğunu, yapamayacağınızı hiç düşünmeyin. Aklınıza hiçbir olumsuz düşüncenin girmesine izin vermeyin. ‘İmkansız’ kelimesini sözlüğünüzden çıkarın. Sürekli bu konu üzerinde düşünün, daha fazla neler yapabileceğinizi tespit edin. Eğer bunları uygularsanız çok değerli bir insan ortaya çıkmış olacak ve bunu siz başarmış olacaksınız.

Konsantrasyonunuzu artırın
Aklen sağlıklı olan insanlar bir işe konsantre olmakta zorluk çekmezler. Tüm dikkatlerini o iş üzerinde yoğunlaştırır ve onu bitirmeden başka şeye geçmezler. Bu özelliği kazanmaya çalışın. Bu hem ruh ve kişilik gelişiminizde hem de okul yaşamınız boyunca ve ardından gelecek iş hayatınızda çok faydasını göreceğiniz bir özellik. Bazı öğrenciler bir kitap okumaya karar verirler ancak daha ilk sayfasını okumaya başladıklarında hemen dikkatleri dağılır, kalkıp mutfağa gidip elma alırlar, gelip tekrar okumaya başladıklarında akıllarına müzik açmak gelir kalkıp müzik açarlar, tekrar okumaya başladıklarında bir arkadaşlarına telefon edeceklerini hatırlar ve kalkıp telefon açarlar, eğer tekrar kitabın basma otururlarsa bu sefer de kitapta anlatılan bir şeyden yola çıkarak hayal kurarlar, sonra da daldan dala atlayarak başka konular düşünürler. Bir süre sonra uykuları gelir ve daha kitabın ilk sayfasını bitiremeden kitabı kapatıp uyurlar. Bazıları da ders çalışmaya başlar ancak kalkıp su almaya karar verir, sonra annesine bir şey söylemek için kalkar, biraz sonra dolabını toplamaya karar verir, sonra o dersi çalışmak yerine başka dersi çalışmaya karar verir, sonra kalkıp pencereden bakar, ardından dışarı çıkmaya karar verir, sonra televizyonda bir programa takılır ve aradan saatler geçtiği halde tek satır çalışamadığını fark eder. Bunu önlemenin yolu çok planlı olmak, her şeyi önceden düşünmek, bir işi yaparken diğer işe geçme konusunda taviz vermemek, öncelikleri iyi belirlemek, zaman tutmak ve başlanılan işi mutlaka bitirmekten geçer. Aynı şekilde bir kişiyi dinlerken de konsantrasyonunuzun dağılmasına izin vermeyin. Tüm ilgi ve dikkatinizi vererek o kişiyi dinleyin. Yaptığınız her işi hakkını vererek yapın. Yaptığınız her işten bir verim elde edin. Verimle konsantrasyon yakından ilişkilidir.

Kendinize hiç acımayın
Kendine acıma zayıf insanların özelliğidir. Bu tip kişiler her durumda kendilerine acıyacak bir yön bulur ve başarısızlıklarının mazereti olarak bunun ardına sığınırlar. Örneğin maddi durumlarının kötü olmasını, iyi eğitim alamamış olmalarını, sağlıklı bir aile ortamından gelmemiş olmalarını, dış görünümlerinin çok iyi olmamasını hep başarıları önünde bir engel olarak görüp kendilerine acırlar. Fakat bu ruh haline girdiklerinde bir çözüm üretemezler. Sadece duygusal bir şekilde kendi durumlarına üzülürler. Kendilerine acımaktan zevk alırlar. Örneğin birisi kendilerine eleştiri yaptığında ya da nasihat ettiğinde aslında bunu iyi bir fırsat olarak görüp kendilerini geliştirmek için kullanmak yerine yine kendilerine acırlar, durumlarıma üzülürler. Haksızlığa uğradıklarını, aslında eleştiri aldıkları konuda kendilerinin bir hata paylarının olmadığını düşünürler. Kendilerine haksızlık yapıldığına, adaletsiz davranıldığına inanırlar. Bir dersten zayıf alırlar, öğretmenlerinin kendilerine haksızlık yaptığını düşünürler, dışarı çıkmak için izin istediklerinde anneleri önce kendilerine yardım etmelerini sonra dışarı çıkabileceklerini söyler. Bu durumda da kendilerine acırlar. Başka arkadaşlarıyla kendi durumlarını, ailelerini kıyaslarlar ve kendileri için üzülürler, duygusallığa kapılırlar. Oysa öğretmenleri de anneleri de haksızlık yapmamıştır. Öğretmenleri sınav kağıtlarında ne yazıyorsa onu değerlendirmiştir. Annelerinin talebi de gayet doğaldır. Evde herkesin sorumlulukları vardır. Çok büyük sorumlulukları olan annelerinin kendilerinden yardım istemesi elbette ki doğaldır. Ayrıca bu yardımı yapmaları zaten onlara düşen bir sorumluluktur. Ancak onlar bu durumu gerçekçi değerlendirmedikleri için bunu anlayamazlar. Hayatlarının her aşamasında her türlü durumda kendilerine acıyacak bir yön bulurlar. Böyle insanların ruhen dengeli olmaları, güçlü kişilik göstermeleri beklenemez.
Oysa dengeli, ruh sağlığı çok güçlü olan bir insan kendisini, dışarıdan bir başkasının gözüyle değerlendirir, acımaz, gerçekçidir. Kendisine bu şekilde bakarak eksik ve kusurlu yönlerini tespit eder ve sonra da bunları düzeltir. Kendine acımakla vakit kaybetmediği için bu durumdan kazançlı çıkan kendisi olur. Bütün bunları düşünün ve kendinize sakın acımayın.

Her yeni güne başlarken sahip olduklarınızı düşünüp sevinin ve şükredin
İnsanların çoğunun huzursuz ve mutsuz olmalarının altında yatan sebep hep daha fazlasını istemeleri, sahip olduklarının değerini bilmemeleri ve bunu düşünmemeleridir. Özellikle gençler arasında bu çok yaygındır. Herkes bir diğerine ya da arkadaşına bakar, onun sahip olduklarına özenir. Dizilerde, filmlerde, küplerde gençlerin sahip oldukları imkanlara ise pek çok kişi özenir. Oysa hangi şartta bulunursa bulunsun herkesin şükredeceği bir durumu vardır. Siz de bunları mutlaka düşünün, tek tek sahip olduklarınızı sayın, bunlara sahip olmayan insanların durumunu düşünün ve sahip olduklarımız dolayısıyla sevinip şükredin. Çok lüks bir evde de yaşasanız bir gecekonduda da yaşasanız mutlaka şükredecek çok şeyiniz vardır. Evsiz olup sokakta yaşayan insanların sayısı azımsanmayacak ölçüdedir. Özellikle ABD’de evsizler çoktur, bizim ülkemizde de sokak çocuklarının sayısı giderek artmaktadır. Bu kişilerin durumunu düşünün ve az olsun çok olsun her neye sahipseniz bundan dolayı mutlu olun. Aileniz varsa buna şükredin yoksa sahip olduğunuz yakınlarınız ya da arkadaşlarınız olduğu için şükredin. Büyük küçük sahip olduğunuz her şeyi düşünün, her birini zihninizde tek tek sıralayın ve bundan ötürü mutluluk duyun. Kiminiz bilgisayarı, kiminiz bisikleti, kiminiz kendine ait odası, kiminiz de CD çaları olduğu için sevinmeli. Bu tür örnekleri çoğaltın. Bunlara sahip olmayan insanların çok olduğunu unutmayın. Biraz gerçekçi düşünecek olursanız dünya genelinde sizin imkanlarınıza sahip olmayan pek çok insan olduğunu anlarsınız. Dünyanın savaş yaşanan, işgal altında olan pek çok bölgesi var. Susuz, elektriksiz, okulsuz yaşayan insanlar var. Filistin’e bakın, orada da sizin yaşıtlarınız var. Ancak silahların gölgesinde okula gidiyorlar. Her gün öldürülme, yakınlarını ya da evlerini kaybetme korkusu içinde yaşamlarını sürdürüyorlar. Afganistan’da yıllar boyu işgal altında kalmış, iç savaş yaşamış insanlar yaşıyor. Sizin yaşıtlarınız mağara gibi evlerde, son derece yoksul koşullarda yaşıyorlar. Birçoğu belki bilgisayarın, internetin varlığından bile habersiz… Afrika ülkelerini düşünün, birçoğunun ekonomik yetersizlikler nedeniyle medeniyetten ne denli uzak yaşadıklarını, sizin sahip olduğunuz halde farkında dahi olmadığınız nimetler için mücadele verdiklerini unutmayın. Herkesin bir diğerine göre şükretmesi gereken çok şeyi vardır. Bu bir kandırmaca değildir bir gerçektir. Buna inanırsanız hayatınız boyunca kanaatkar, mutlu bir insan olursunuz. Sahip olduklarınızın elinizden çıktığını hayal edin, o zaman ne kadar nimet içinde yaşadığınızı anlarsınız. Elbette ki daha fazlasını istemenizde ya da elde etmek için çaba göstermenizde bir sakınca yok. Ancak elde edemediğinizde mutsuz oluyorsanız bu bir anormalliktir, bunu bilin. Herkesin sahip olamadığı şeyler vardır. Dengeli insan elindekilerle yetinmesini, mutlu olmasını, şükretmesini bilir. Eğer bu özelliği bu yaşlarda kazanırsanız yaşamınız boyunca rahat edersiniz. Psikologların tavsiyesine göre mutlu olmak için insanın hayattan duyduğu hoşnutluğu düzenli olarak gerek sözle gerekse yazılı ifade etmesi gerekiyor. Kalifornia Üniversitesi’nin araştırmasına göre ise şükretmek fiziksel sağlığı düzeltiyor, enerji seviyelerini yükseltiyor, acı ve yorgunluğu azaltıyor.

Eleştiriden korkmayın
Gençlerin birçoğu eleştiriden çok sıkılır ve eleştirilmek istemez. Elbette ki yerli yersiz, isabetli isabetsiz eleştirilmeye gerek yoktur. Ancak insanın güvendiği, aklına, mantığına inandığı, isabetli bulduğu, saygı duyduğu birisinden eleştiri alması kendisinin faydasınadır. Çünkü kimsenin eleştirmiyor olması o kişinin hatasız olduğu anlamına gelmez. Sadece hatalarının üzerinde bir örtü vardır. Dışarıdan herkes gördüğü halde kişi kendisini göremez. Oysa samimi bir dost bu örtüyü kaldırdığında kişi kendisini aynada görür gibi görecek ve hemen bu durumu düzeltmek için bir çare düşünecektir. Yani eleştirilmek kişiyi çözüme, değişime, gelişime sevk edecektir. Eleştirilmeyi reddeden, eleştiri kabul etmeyen bir kişi ise bu olanaktan mahrum kalacaktır. Dolayısıyla bu kişinin değişmesi, gelişmesi, ilerlemesi mümkün olmayacaktır. Eleştiri çok büyük nimettir. Bunun yanı sıra kişinin eleştiriye açık bir ruh halinde olması onu çok rahatlatacak, kalender bir insan haline dönüştürecektir. Böyle bir kişi dışa dönük, kendine güvenli, hata yapmaktan korkmayan, yanlışlarını düzeltebilen, öz güvenli bir insan olacaktır. Hayatı boyunca bunun faydasını görecektir. Eleştirilme korkusu yaşayan kişiler ise daha içe dönük, kararsız, endişeli, kendine güvensiz olacaktır. Bu yönünü düzeltmedikçe tam anlamıyla güçlü, dengeli bir insan haline gelemeyecektir. Üstelik eleştiri kabul etmeyerek bir nevi tüm hatalarına karşı gözlerini kapamış olması bu hatalardan kurtulduğu anlamına gelmeyecektir. Bilakis insanlar zaman içinde gelişip, değişirken o, bu hatalarının daha da beslenip katlanmalarına sebep olacaktır. Yani kayıp içinde olacaktır. Bu nedenle eleştiriye açık olun. Kendinizi bu yönde eğitin ve geliştirin. Bu, ruh halinize çok olumlu etki edecektir. Eleştiriye açık insanların ruh sağlıkları daha dengelidir.

Kibirden kaçının
Kibirli olmak yani kendini beğenmek çok rahatsız edici, çirkin bir tavırdır. Bu tip insanlar toplum içinde hiç sevilmezler. Bazı özellikleri ya da sahip oldukları imkanlar nedeniyle kibirlenirler. Örneğin kimi insan malına mülküne, parasına güvenerek bundan ötürü kibirli olur. Kimisi dış görünüşüne, kimisi okuluna, kimisi mevkisine, eğitimine güvenerek bu çirkin ruh haline girer. Kibir insanın büyüklenmesidir. Yani kendisini belli özellikleri dolayısıyla çok büyük, yıkılmaz, ulaşılmaz, vb. görmesidir. Çoğu insanın asi, uzlaşmaz tavrının altında yatan ana sebep budur. Bu aslında insanı çok küçülten, aşağılayan bir durumdur. O insan sahip olduğu özelliği kaybederse beraberinde kendine güveni de gidecektir. Örneğin gençlerden örnek verecek olursak; malına güveniyorsa babası iflas ettiğinde tüm mallarını kaybedince* fiziki görünümüne güveniyorsa bir trafik kazası geçirip estetik görünümü bozulduğunda, okuluna güveniyorsa kolejden ayrılmak ve normal bir okula devam etmek zorunda kaldığında, ailesinin makamına güveniyorsa makamları ellerinden alındığında bu tip kişiler hemen zavallı bir hale dönüşürler. İşin aslı; sahip olunanlar dolayısıyla büyüklenmek de elden çıkanlar ya da sahip olunamayanlar nedeniyle eziklik duymak da çok çirkin durumlardır. Her ikisi de sağlıksız bir ruh haline işarettir. İnsan sahip oldukları ya da olmadıkları nedeniyle çeşitli ruh hallerine girmemelidir. Daima dengeli, sağlıklı, normal bir ruh halinde olmalıdır. Tevazulu olmalıdır. Her özelliğin elinden çıkabileceğini bilmelidir. Her konuda yanılabileceğine ihtimal vermelidir. Kendisini diğer insanlardan üstün görmemelidir. İnsanlara ve fikirlerine değer vermelidir. Kendisine kişiliğinden, sahip olduğu değer yargılarından, manevi özelliklerinden ya da ahlâkından dolayı güven duymalıdır. Yoksa malından, mülkünden, dış görünümünden ötürü değil. Bunların gelip, geçici olduğunu bilmelidir. Sizler de okulunuzda ya da çevrenizde bu şekilde kibirli insanlar tanımışsınızdır. Bu kişilerin ahlâklarının ne derece rahatsız edici olduğunu görmüşsünüzdür. Bu nedenle kibirin her türünden kaçınmak gerekir. Bunun yerine tevazulu yani alçakgönüllü olmak en güzel tavır olacaktır. Sizler de alçakgönüllü olursanız hayatınız boyunca bunun faydasını görürsünüz. Çevrenizde sevilen, sayılan, rahat iletişim kurulabilen insan olursunuz. En önemlisi ruh haliniz çok dengeli olur.

Yaşıtlarınızın durumu sizi aldatmasın
Bu kitapta anlatılanları uygulamaya karar vermiş olabilirsiniz. Ancak elbette ki bunları uygulamak irade, kararlılık, sabır gerektirecektir. İnsanın kendisini değiştirmesi çok kolay değildir. Fakat bunun sonucunda kazanacaklarınız çok fazla olacaktır. Eğer siz de böyle bir karar verdiyseniz yani olgun, dengeli, aklı başında bir insan olmaya niyet ettiyseniz sakın yaşıtlarınızın bu yöndeki yanlış hareket ve tavırlarından olumsuz etkilenmeyin. Çoğunluğun dengesiz davranıyor olması sizi pes ettirmesin. Bir arkadaşınızın rahatça öfkelenmesine, bağırıp çağırmasına, asilik yapmasına özenmeyin. Bundan dolayı aldığınız kararları bir yana bırakmayın. Kararlı olun. Onlar yanlış yapıyor diye siz de yanlış yapmak zorunda değilsiniz. Ayrıca herkesin irade gücü, kişiliği, kararlılığı bir değildir. Belki siz çok güçlü bir insansınız ve bu anlatılanları yaparak olgun bir insan gibi ruhunuzu ve kişiliğinizi geliştireceksiniz. Belki diğerleri sizi 5-6 yi geriden takip edecek. Bunu bilemezsiniz. Bu nedenle elinizden geleni yapmalısınız.

Öfkenizle mücadele edin
Öfke özellikle gençlerde çok yaygın olarak görülen bir kişilik özelliğidir. Kolayca her şeye ve herkese öfkelenir, öfkelenince de bağırıp çağırıp, kimi zaman da bir şeyler kırıp dökebilirler. Bunlar çoğunlukla toplumda normal karşılanmakta, genç olduğu için kişinin öfkesine verilmektedir. Oysa bu bir nevi delilik alametidir. Her insanın öfkelenebileceği durumlar oluşabilir. İnsan pek çok durumla karşılaşabilir. İlk anda kalbine öfke gelmesi de makul olabilir. Ancak kişi o öfkeye hemen ve kolayca teslim oluyorsa, kişinin aklı değil de öfkesi o kişiyi yönetiyorsa bu anormalliktir. Her insan aslında isterse öfkesini rahatça kontrol altına alabilir. Ancak bunun için istemeli, dengeli, sağlıklı bir ruh haline sahip olmaya niyet etmeli, bunun anormallik olduğunu fark edip öfkelenmeyi kendisine yakıştırmamalıdır. Diğer bir deyişle öfkesini tutup yenebilmelidir. Ruh hali dengeli ve sağlıklı olan insanlar rahatça kendilerini ve öfkelerini kontrol altına alabilirler. Ancak kontrolsüz ve dengesiz insanlar bunu yapamazlar. Kendilerini öfkelerinin seline bırakır, o kendilerini nereye götürürse gider, sonunda da çok pişman olacakları şeyler yaparlar. Sağlıklı bir ruh haline sahip olan bir insan bunu kendisine kesinlikle yakıştırmaz.


24350 .

  • 0
x