Amerikan diyeti: Hastalıkların kaynağı
Günümüzde Amerikalılar kalorilerinin yüzde 42′sini lifsiz hayvansal yiyeceklerden, yüzde 51 ‘ini ise fazlasıyla işlenmiş rafine karbonhidrat ve yağlardan almaktadırlar.
Tüketilen toplam sebzelerin neredeyse yarısı patatestir ve tüketilen patateslerin yarısı da kızarmış patates ya da cips şeklinde tüketilmektedir. Bu arada, patates en düşük besin değerine sahip sebzelerden biridir.
Yeşil yapraklı sebzelerin, meyvelerin ve fasulyegillerin anti-kanser etkisini gösteren aynı çalışmalar, patates açısından yoğun diyetlerin sağlıksız olduğunu belirtmekte ve kolon kanseri ile bağlantısını göstermektedirler. Bu bağlantıya, patatesin kızartılmış olarak ya da tereyağı ya da diğer tehlikeli yağlarla birlikte tüketilmesi neden olmuş olabilir. Amerikalılar kalorilerinin sadece yüzde 5′ini -patates hariç- meyve, sebze ve baklagillerden almaktadırlar.
1970 ve 1996 yılları arasında peynir tüketimi yüzde 140 artmıştır ve peynir diyetimizdeki başlıca doymuş yağ kaynağıdır.3 Bu artışın arkasındaki neden, büyük olasılıkla hızlı tüketilen yiyeceklerdir. Gerçekten de, ülkemizdeki peynir üretiminin üçte ikisi pizza, taco, nacho, fast-food yiyecekleri, soslar ve ambalajlı abur cubur yiyecekler için yapılmaktadır.
Kullanımı kolay yiyecekler ve fast-food restoranlarıyla yaşayan toplumumuz sağlıklı beslenme ile yollarını ayırmıştır. Soda, burger, patates kızartması ya da pizza alıp yemek kolay olabilir, ama bu kolaylığın bir bedeli vardır; her zamankinden daha hastayız ve tıbbi masraflarımız kontrolden çıkmıştır.
Kasvetli ölüm istatistiklerimizin başlıca nedeninin rafine edilmemiş bitkisel yiyeceklerin az tüketilmesi olduğu konusunda ısrar ediyorum. Çoğumuz diyetimizdeki yanlışlık yüzünden zamanından önce hayata veda etmekteyiz.
Ölüme neden olan başlıca hastalıkların az görüldüğü ülkelerde -bu ülkelerde fazla kilolu birey yok gibidir insanlar kalorilerinin çoğunu rafine edilmemiş bitkisel gıdalardan almaktadırlar. Bu ortalama bir Amerikalının tükettiğinin en az on kat fazlasıdır.
Bunun nedeni nedir? Zengin toplumlarda neden bu kadar çok kalp hastalığı ve kanser görüyoruz? Hayvansal ürünler mi bu kadar ölümcül? Yoksa rafine karbonhidratlar mı tek suçlu? Ya da bitkisel yiyeceklerin bizleri hastalıktan korumada mucizevi bir gücü mü var? Yoksa bunların üçü birden mi?
Dünyanın ekonomik olarak daha fakir olan bölgelerinde önemli sağlık problemleri olduğu açıktır: Yetersiz sağlık hizmetleri; yoksulluk ve kötü beslenme; yüksek bebek ölüm oranı; AİDS dahil bulaşıcı hastalıklann, parazit hastalıklarının ve hatta tüberkülozun oranının yüksek olması gibi. Bununla birlikte, erken ölüme neden olan bunca şeye rağmen, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) ölüm nedeni istatistiklerine bakarsak, bu fakir toplumlardaki elli beş-yetmiş beş yaş arasındaki kişilerde kanser ve kalp krizinden dolayı ölümlerin çok az olduğunu görürüz.
Yoksulluk hastalıkları genellikle bulaşıcı hastalıklardır ve dünyada beslenme konusunda ödün verilen bölgelerde görülürler. Kalp krizleri ve en yaygın kanserler (göğüs, kolon, prostat), besinsel israfın kural olduğu zengin toplumlarda görülür. Günümüzde dünyanın hiçbir yerinde ekonomik zenginliği, rafine edilmemiş bitkisel yiyeceklerin yüksek oranda ve çeşitli tüketimiyle birleştirebilmiş bir toplum yoktur.
Mükemmel sağlık hizmetleri, acil tıbbi bakım, buzdolabı, temiz su, sifonlu tuvalet ve yıl boyu taze ürüne sahip olup, beslenmedeki aldırmazlıktan ve müsriflikten kaçınan bir toplumdaki sağlık potansiyelini düşünebiliyor musunuz? Bugün bu fırsata, insanlık tarihinde eşi görülmemiş bir fırsata sahibiz; hastalık korkusu olmadan uzun ve sağlıklı bir ömür sürebiliriz. Bu fırsatı siz de kullanabilirsiniz.