Çaresiz kalınca güçlü olmasını biliyor...

Çaresiz kalınca güçlü olmasını biliyor musunuz ?

Sorunların üzerine gidin ki , onlar sizin üzerinize gelmesin. Prof. Dr. Yıldız Batırbaygil yazıyor.. Çaresizlik nedir ? Çaresizlik bir şeyi düzeltmek için tüm imkanlara sahip olsanız ...

Çaresiz kalınca güçlü olmasını biliyor musunuz ?

Sorunların üzerine gidin ki , onlar sizin üzerinize gelmesin. Prof. Dr. Yıldız Batırbaygil yazıyor.. Çaresizlik nedir ? Çaresizlik bir şeyi düzeltmek için tüm imkanlara sahip olsanız ...

05 2008 - 00:51


Sorunların üzerine gidin ki , onlar sizin üzerinize gelmesin. Prof. Dr. Yıldız Batırbaygil yazıyor..

Çaresizlik nedir ? Çaresizlik bir şeyi düzeltmek için tüm imkanlara sahip olsanız da bu imkanların işe yaramayıp olaya çözüm bulamamanızdır. Nasıl mı ? Önce kendinize şu soruyu sorun, gerçekten ben hiç çaresiz kaldım mı ? Yoksa çözümü olan olaylarda kendimi çok çaresiz hissedip bunalıma mı girmeyi tercih ettim. Yani en kolay kaçış yolunu mu seçtiniz.Peki bu yolun sonunda çare buldunuz mu. Hiç mümkün mü ? Tabi bulamazdınız. Çünkü bunalıma girdiniz ya . Bir takım sakinleştiriciler de aldınız, böylece probleme çözüm bulmadan sadece kendinizi ve beyninizi uyuşturup çözümü ertelediniz. Bütün hayatınız boyunca kendinizi uyuşturarak ilaçlarla mı yaşayacaksınız, onlar bitince sorunlar tekrar karşınıza çıkmayacak mı, o zaman ne olacak belki sorun ilk çıktığında gerçekten çaresiz değildiniz bir çözümü vardı ama şimdi çok geç kalındı ve o imkan da yok olduysa.

Bakın ölümden gayrı her şeye çare var. Yeter ki akıl ve mantık süzgecinden konuyu geçirip kendinize bir strateji tayin edin ve bunu ciddi bir şekilde uygulayın.Sonra etrafınızda olan insanların problemlerine bakın ve belki de sizinkinin çok basit olduğunu görüp halinize şükredeceksiniz. Size çok sevdiğim,benim için çok özel bir insan olan bir arkadaşımdan bahsetmek istiyorum. Adı Ülkü,bence dünyanın en iyi, en yardım sever insanı. Hoş görülü,sabırlı ve sevgi dolu.Ben 20 seneden fazladır sadece bu özelliklerini biliyordum ama şu son 2 yıldır hayatımda böyle güçlü bir insan tanımadığımı fark ettim. İki sene önce hastalandı, ameliyatlar, bir sürü tedaviler oldu.Bizler bunalıma girdik, Kahrolduk ama o bize hayata sıkı sıkı bağlanarak o kadar güzel bir ders verdi ki. Saçları döküldüğünde bunalıma girip çaresizleri oynayacağına ( Yeni gelen saçlarım daha güzel ve dalgalı olacak mış) dedi ve yeni gelen dalgalı saçlarını çok sevdi. Her gün ondan bir şeyler öğrendim. Bir ay önce bir metastaz durumu çıktı. Yine tevekkülle karşıladı ve derhal ameliyat oldu. Çok pozitif bir insan olduğu içinde ameliyatı her şeyi yolunda gitti. Biliyorum ki ilk günler içinde müthiş bir sorgulama yaşadı. Belki biz üzüntümüzü daha çok belli edip ona moral vereceğimize şaşırıp,sapıttık. Ama kısa bir zaman sonra o güçlü kadın yine aklını ve mantığını eline aldı adeta herkese meydan okur gibi gücünü ortaya çıkardı. Bu kadın beni çok şaşırttı. Tam yazılarımda, konferanslarımda bahsettiğim o’pozitif ideal insan sıfatına büründü. Ama tabi Ülkü’nün bir şansı da kendisine gece gündüz destek olan eşinin sürekli yanında olması, çocuklarının çok fedakar olması (böyle bir kadın tabi böyle çocuklar yetiştirir) ve dostlarının sürekli etrafında olup onun için dua etmesi. Sevgili arkadaşım bu hastalıkla uğraşan yüzlerce insan gördüm, inan senin gibiler de bu hastalık ağır bir grip gibi. Sen bu işi zaten bitirdin, inan geldiği gibi senin hayata bağlılığın sayesinde de gitti. Hep böyle herkese örnek ol . Hani hatırlar mısın bir gün seninle konuşuyorduk ( herkesin bu dünyada bir görevi var) diye. Sende (acaba benim görevim ne ?) demiştin. Şimdi anladın mı görevini. Senin mücadelen, hayata bağlılığın, çaresizlik karşısında yılmayışın ve her şeyin üstesinden gelme azmin ve iraden özellikle bu yazıyı okuyan o kadar çok insana ışık, ümit, örnek olacaktır ki. Şimdi görevinin büyüklüğünü ve ulviliğini anladın mı canım arkadaşım. İşte böyle, hadi şimdi bunalıma girinde görelim.Önünüzde okadar çok örnek varki. Önemli olan hayata nasıl baktığınız değil, hayatı nasıl yaşadığınız. Şunu hiç unutmayın ki yaşamın tekrarı yok. Ama yaşanılanların da tekrarı yok. Kalp kırmadan, mutsuzluğa kapılmadan imkanlarınız ölçüsünde keyifle yaşayın. Aşırılığa kaçmayın ki sonradan problemlerle uğraşmayın. Zaten problemleri insan kendi yaratmıyor mu, o halde size bir tavsiyede bulunayım. Çözümünü bilmediğiniz problemleri yaratmaya uğraşmayın.

Sorunların üzerine gidin ki , onlar sizin üzerinize gelmesin. Ölümden ve doğal afetlerden gayrisinin her zaman çözümü vardır.Düşünün gece yarısı çok şiddetli gelen bir deprem ve o anda yaşayacağınız çaresizlik.Gerçi binanız sağlam, yani tedbir aldıysanız yine çaresizlik yaşamazsınız ama ani gelen bir sel ve kaçacak yerinizin olmaması çaresizlik için bir örnek değil mi? Umutlar hiç tükenmemeli , hayaller her zaman bize ivme kazandırmalı ve en önemlisi artık mutluluğun tarifini doğru bir şekilde öğrenin. Sevdikleriniz sağ ve ayaktamısınız, ozaman çok mutlusunuz demektir. Bazen mutluluk oyunu oynamanız gerekse bile, kaç yaşında olursanız olun oynayın. Yani sizden daha kötü durumda olanları düşünün, artık onlar için yapılacak bir şey kalmadı denilen kişileri düşünün ve en etkilisi de ( ya bu benim evladımın raporu olsaydı ) cümlesi aklınıza gelsin Şimdi diyeceksiniz ki ( biz de insanız hiç reaksiyon vermeden mutluluk oyunu mu oynayacağız etrafa ). Tabi ki değil. Tabiî ki reaksiyon vereceksiniz gerekirse ağlayacaksınız ama bir müddet sonra tekrar kendinize gelip olayları kısır döngüye çevirmeden mantığınızı ortaya çıkarmalısınız ki çözümleri görebilesiniz. Diyeceksiniz ki ( o dönemde insanda akıl ve mantık kalıyormu, çaresizliğimizle yatıyor, çaresizliğimizle kalkıyoruz. Hiçbir şeyin bir anlamı kalmıyor ,hiçbir şey bize tat, mutluluk vermiyor, içimizde tarifsiz bir öfke ve cevabını bulamadığımız sorular var, Allahtan korkuyoruz ama yinede- neden ben,- diye sormaktan kendimizi alamıyoruz. Düşüncelerimizde, inançlarımızda binlerce çelişki gelişiyor ve kendimizi artık tanıyamaz oluyoruz.Bizimle ilgilenmeyenlerden nefret ediyoruz, ilgilenenlerden de her şeyin sebebi onlarmış gibi gıcık kapıp hırpalamak istiyoruz..Nasılsın diyene çok bozuluyor içimizden -sanki halimi bilmiyor birde alay eder gibi nasılsın diyor -diye düşünüyor halimizi hatırımızı sormayanlara ise müthiş öfkelenip- ne halde olduğumu biliyor, bu kadar senelik dostumuz sözüm ona insan bir ararda halimi sorar- diye yine gıcık kapıyoruz. İnanın bu dönemde yalnızca siz çaresiz değilsiniz etrafınızdakiler de çaresiz. Çünkü ne yapsalar acaba bu laf veya davranış sizi üzdü mü diye düşünmekten sizden uzak mı yoksa yakın mı olmaları gerektiğini bilememekten ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Benim özellikle, ilişkilerin zor anlarında illet olduğum bir cümle vardır. ( Senin için ne yapabilirim, Allah aşkına söyle). Eğer sen gerçekten benim için bir şeyler yapmak istiyorsan niye soruyorsun. Herkesin yapabileceği mutlaka bir şey vardır bunu sormak samimiyetmiş gibi görünüyorsa da aslında samimiyetsizliğin ta kendisi ayrıca bir kaçış değil mi? Herkesin her durumda birbiri için yapabileceği bir sürü şey vardır. Sorma ve yap ki senin gerçek dost olduğunu görelim. Bazıları gerçekten ne yapacaklarını bilmezler o zaman kendinizi o kişinin yerine koyun ve neye ihtiyacım olabilirdi diye düşünün ve siz siz olun bu cümleyi kullanmayın bundan böyle. Benden bu kadar, gelecek sayıda tekrar buluşmak üzere bol enerjili, sağlıklı, huzurlu ve keyifli günler diliyorum.

Prof.Dr.Yıldız BATIRBAYGİL – HABERTURK.COM

Kaynak: http://www.haberturk.com/haber.asp?id=89482&cat=220&dt=2008/08/04

2548 .

  • 0
x