Beyaz şeker, şeker pancarı ve kamışının rafine edilmesiyle oluşan kristalize bir gıda maddesidir. Yaygın bir kullanım alanı olan şekerin sağlığımız için ne derece zararlı olduğu herkes tarafından bilinmektedir.
Şeker, ölü bir besindir. Enerjisi yüksek olmakla birlikte, vitaminlerden ve madensel tuzlardan yoksundur. Çünkü, pancardan çıkan tatlı özsu, önce kireçle daha sonra da karbonik asitle işlemden geçer. Bundan dolayı da içindeki değerli mineraller sıfırlanır. Şeker sağlığa aykırı birçok işlemden geçtikten sonra, kimyasal maddelerle ağartılarak rafine edilir.
Her gün çayımıza, kahvemize, bebeğimizin biberonuna, hastamızın kompostosuna kattığımız şeker, besin uzmanları ve hekimler tarafından “halkın bir numaralı düşmanı” ve “kalsiyum hırsızı” olarak görülmektedir.
Vücudumuzun şeker ihtiyacını meyve ve sebzelerden karşılamamız mümkündür. Beyaz şekerle meyve şekerinin farklılıkları vardır. Beyaz şeker beslenmenin düşmanı ve vücudumuza yabancı bir maddedir. Normalde şeker, tabiatta vitamin ve madenlerle bir arada bulunur. Meyvelerde “früktoz” denen şeker halinde, sebzelerde ise nişasta biçimindedir. Oysa rafine edilmiş şeker, doğrudan “sakkaroz”dur. Vücut bunu tarif şekerlerden daha çabuk alır.
şekerine çok benzediği için sindirilmesinde gereken işlemler yapılmaz. Vücut şekerin böyle ilerlemesini önlemek için, vitaminlerini, madenlerini ve asitlerini kullanmak zorunda kalır. Böylesine hızlı bir faaliyet, kandaki şekerin düşmesine sebep olur. Kan şekeri düşünce de insan çabuk yorulur, kafası iyi çalışmaz, çabuk sinirlenir ve hastalıklara kolay yakalanır. Arada yenen şekerli bir madde, mesela çikolata, metabolizmanın hızlanması yüzünden ani bir canlılık verir, ama kısa bir süre sonra kendimizi eskisinden daha bitkin hissederiz. Bu sebeple beyaz şeker ve mamulleri yerine, früktoz yani meyve şekerinden ya da rafine edilmemiş esmer şekerden faydalanmak daha doğrudur.