Anne rahminde, yakında doğacak olan bir bebek olduğunuzu düşünün. Dünyanız nasıl olurdu? Etrafta görülecek pek bir şey yok değil mi? Şayet anneniz, üzerinde ince kıyafetlerle güneşleniyorsa, loş ışık süzmeleri gözünüzü alabilir. Duyabileceğiniz şeyler, görebildiklerinizden şüphesiz daha fazla, bir kısmı tanıdık gelen boğuk sesler, eğer şanslıysanız hoş müzik sesleri, plasentanızın (döleşi) içinde hiç durmadan çalkalanan sıvı sesi ve annenizin kalp atışı, nefes alışverişi. Annenizin karnında tam olarak ne hissedeceğinizi daha önce hiç düşündünüz mü? Annenizin sizi sımsıkı sarmalayan rahim kaslarının arasında, güvenli bir şekilde yaşamanın verdiği huzur söz konusu olabilir mi? Ağırlığınızı hissetmediğiniz bir suyun içinde, göbeğinize bağlanmış bir kordonla beslendiğinizden açlık ve susuzluk duygusu nedir bilmeden, geçireceğiniz dokuz ay. Kulağa tatil gibi geliyor değil mi?
Şimdi de yeni doğduğunuzu hayal edin. İlk kez ağzınızdan nefes alıyorsunuz, zor değil mi? Etrafta görebildiğiniz bir sürü değişik nesne. Ama hepsi o kadar parlak ki, birileri ışığı kapatana kadar gözlerinizi kapatmak daha iyi geliyor. Sesler de daha yüksek, hele kendi ağlama sesiniz tam bir felaket. Bacaklarınız ve kollarınız suyun içinde değil, havada hareket ediyor. “Keşke birileri beni sabitlese” diye içinizden geçiriyorsunuz. Her şey o kadar yeni ve bilinmez ki, korkuyorsunuz.
O an nerede olmak isterdiniz. Annenizin rahmine geri dönemezsiniz. Atılacak en doğru adım ne olabilir? O kadar acemisiniz ki, hiçbir şey bilmiyorsunuz. Plastik, kutu gibi bir şeyin içinde, hiç oynamayan bir yatağın üzerindesiniz. Battaniyeniz sizi ısıtıyor ama üzerinizde ağırlık yapıyor. Tam olarak annenizin karnındayken olduğunuz kadar rahat değilsiniz. Şu hemşireye ne demeli? Sürekli size bakmaya geliyor. Hiç fena değil ama sesi alışık olduğunuz ses değil. Saate baktı, galiba evine gidecek. Tamamıyla kendinizi bırakabileceğiniz birine ne kadar da ihtiyacınız var, öyle değil mi?
Annenize ne dersiniz? Onun karnındayken size çok iyi bakmıştı. Şimdi de öyle bakabilir mi? Yanağınıza değdirdiği teni yumuşacık. Ve göğüsleri! Onca kargaşanın ardından sizi sakinleş-tirecek şeyi buldunuz sonunda. Hareketleri ne kadar da tanıdık geliyor. İçerdeyken hissettiğiniz her şeyi şimdi dışarıdan gözlemliyorsunuz. Kulaklarınız göğsünün üzerinde, kalp atışlarını duyabiliyorsunuz. Ritim, annenizin karnındayken duyduğunuzun aynısı. Şimdi gözlerinizi biraz daha açabilirsiniz, anneniz ışığı gölgeliyor. Hayat boyu size sevgiyle bakacak olan gözlerle karşılaşmak, içinizi rahatlatacak. İşte aradığınız güven, şimdi bir çift göze sığan kocaman sevgi havuzunda, ömür boyu yüzecek olmanın keyfini çıkarabilirsiniz. Annenizin o bildiğiniz tavırlarıyla sizi kucağına alıp, sırtınızı sıvazlaması ve sevgi dolu bakışlar eşliğinde beşiğinizde sallanarak uykuya dalmanız. Tekrar ana rahmine dönmüş gibi hissedersiniz, hatta bir süre sonra ana rahminden daha iyi olduğunu bile düşünürsünüz.
Bebekler annelerine aittir. Bu yalın gerçeği siz de benim gibi biliyorsunuzdur. Yeni doğan bebeklerin kendilerini en rahat hissettikleri anlar, kucakta oldukları anlardır. Bir yerde öylece bırakıldıklarında, annelerinin hemen gelip onları kucaklarına almalarını beklerler ve dilekleri gerçekleşene değin, ağlama silahlarını kullanmaktan geri kalmazlar. Her iki üç saatte bir karınlarının doyurulması gerekir. Bu sayede kar-nınızdayken sürekli olarak duyduğu kalp a-tış-larınıza olan özlemi de diner. Derin uykuya dalana kadar kucağınızda kalmak hoşlarına gider. Eminim siz de benim (hatta tüm diğer anneler gibi bebeğinizin sizin yanınızda uyumasının en doğrusu olduğunu düşüneceksiniz) (hissedeceksiniz).
Bebeğinizle ne kadar vakit geçirmeniz gerektiği konusunda kararsızsınız. Ona öğreteceğiniz ve ondan öğreneceğiniz o kadar çok şey var ki; hiç dinlenmeksizin onunla olmak geliyor içinizden. Derslere ne kadar erken başlarsanız, sizin için o kadar iyi. Ona, dünyanın aslında yaşamak için hoş bir yer olduğunu göstermek sizin göreviniz. Huzursuz hissettiğinde onu hemen sakinleştirirseniz, hem küçük hayat arkadaşınızın ılımlı bir karaktere bürünmesini sağlar, hem de ona acemisi olduğu yeni dünyasında yalnız olmadığını hissettirmiş olursunuz. Siz ona bu hayatta mutlu olmanın yollarını gösterirken, o da size, birinin size muhtaç olmasının ne demek olduğunu anlatacak.
İki üç haftalık bebekleriyle bana muayeneye gelen annelerin, bebekleriyle aynı odada yatıp yatmadıklarını hemen anlayabilirim. Bebekleriyle birlikte olan annelerde kaygıdan çok güven sezilir. Bebekleriyle daha uyumlu oldukları görülür; onların ihtiyaçlarını benden önce sezer ve hemen cevap vermeye çalışırlar. Sütlerinin daha erken gelmelerinin yanı sıra, daha az emzirme problemleri ile karşılaşırlar. Şüphesiz, bebekler için de doğar doğmaz kime ait olduklarını öğrenmeleri daha iyidir. , Doğumdan hemen sonra bebeğinizi emzirme fırsatı bulmuşsanız, tüm emzirme süreciniz daha rahat geçecektir. Bebeğinizin emme kabiliyetini mükemmelleştireceği meme uçlannızdan gelen süt, aynı zamanda onu dış dünyadaki hastalıklardan korur. İlk emdiği kolostrumdan sonra göğüslerinizde biriken sütü emerken tam bir uz-mana dönüşecek olan bebeğiniz, sizi engorj-mantıkanıklıkdan da koruyacaktır.
Eğer mümkünse doktorunuzdan ilk gece bebeğinizle birlikte kalmayı talep edin. Bunun sizi zorlayacağını düşünmeyin. Yeni doğum yapmış anneler, bebeklerinin yanı başlarında olduklarını bildiklerinde, daha iyi dinlenirler. Hemşireler ne kadar tecrübeli olurlarsa olsunlar bebeğinize sizden daha iyi bakamazlar. Doğumunuz sezaryenle gerçekleşmişse bile, bebeğinizi kucağınıza alabilirsiniz. Bunun için birinin yardımına
ihtiyaç duyabileceğinizden, o gece sabaha kadar sizin yanınızda kalabilecek bir refakatçi bulmanızı tavsiye ederim.
Bebeğinizin dünyaya gözlerini açtığı bu ilk günleri kaçırmamanızı dilerim. Sizden öğreneceği çok şey var. Hastanede mümkün olduğunca onu yanınızdan ayırmazsanız, evinize mutlu bir bebek ve kendine güvenen bir anne olarak gidersiniz.