Dünya tatlısı bir bebeğiniz var ama ağlıyorsunuz. Doğum sonrası duygusal iniş çıkışlar çok olağandır. Tüm hayatınız değişti. Daha önce hiç üstlenmediğiniz kocaman bir sorumluluk var omuzlarınızda şimdi. Deliksiz bir uykuya olan özleminiz her gün artıyor. Arada bir ağlamanız, çok doğal.
Sizi ara ara kıvrandıran tüm bu hissettiklerinizin sebeplerini anlamaya çalışmak, size kendinizi daha iyi hissettirecektir. Hiç alışık olmadığınız, hayli stresli bir dönemin içinde olduğunuzu unutmazsanız, aklınızı kaçırmakta olduğunuz düşüncesinden kolaylıkla kurtulabilirsiniz.
Öncelikle, yalnızca zihinsel olarak değil fiziksel olarak da büyük bir dönüşüm yaşadınız. Dokuz ay boyunca, hamilelik süresince salgıladığınız hormonlar bir anda düştü. Hormonlarınız tekrar düzene girene kadar, ara ara ağlama krizlerine yakalanmanız çok normal.
Acıya sebep olan, çözemediğiniz emzirme problemlerinden kaynaklanan acıyan göğüsleriniz, ya da doğumunuz sezaryenle olmuşsa, çekmekte olduğunuz fiziksel acı, psikolojik sıkıntılarınızı aşmanızı zorlaştırabilir. Bunun yanı sıra, uyku düzensizliğinin de sinir sisteminizi olumsuz etkiliyor olabileceğini hesaba katmanız gerekir.
Hamileliğiniz süresince kendinizi doğum anına hazırladınız. Bebeğinizi kucağınıza alacağınız o ilk anın mükemmel olacağını hayal edip durdunuz. Ama şimdi bebeğiniz kollannızdayken, bu yaşadığınız kayıp duygusunu anlamlandıramıyorsunuz. Kendinizi kötü hissetmenize gerek yok, bu hemen hemen her yeni annenin hissettiği duygudur.
Doğumdan önce oluşan beklentilerinizle, şimdi tecrübe ettiğiniz gerçeklik arasındaki fark, kendinizi eksik hissetmenize sebep olabilir. Bunun arkasında yatan temel unsur, toplumumuzun çizdiği yeni anne modeli ile gerçek bir yeni anne arasındaki farktır. Bütün bebek dergilerinde, televizyonlarda bebeklerini sevgiyle kucaklayan enerjik ve mutlu anneler görürüz. Yüzlerinde yorgunluktan, bitkinlikten eser yoktur. Üzerlerinde şık kıyafetler vardır, ışıldayan saçları kuaförden yeni geldiğini gösterir. Size hiç benzemiyor değil mi?
Bunun yanı sıra, yeni annelerden bebeklerinin ihtiyaçlarına her daim hızlı yanıt vermeleri beklenir. Ne de olsa diğerlerine göre, bebekler yalnızca süt içip, uyuyan minik bireylerdir ve gün içinde hâsıl olan ihtiyaçlan bir elin parmağını geçmez. Tüm bu varsayımlara dayanarak oluşturduğunuz beklentilerinizin, bugün tecrübe ettiğiniz süreçle uyum içinde olmasını beklemiyorsunuz değil mi?
Doğumu takiben sizi saran endişeyi ya da depresyon halini giderebilmek için yapmanız gereken ilk şey, tüm hissettiklerinizi kabul edip, kendinizi suçlama yoluna gitmemenizdir. En tecrübeli anneler bile, bebekleriyle yeteri kadar iyi ilgilenip ilgilenmedikleri konusunda şüpheye düşerler. Derin bir nefes alıp, bebeğinizi ne kadar sevdiğinizi düşünün. Sizin dışınızdaki annelerin süper kahraman değil; sizin gibi insan olduklarını unutmayın. Bebeğinizin sizin dünyadaki en mükemmel kişi olduğunuzu düşündüğünü unutmayın.
Anneliğe alışmak için kendinize biraz zaman tanıyın. Bebeğiniz için yiyecek üreten bedeninize alışmak için, biraz zamana ihtiyacınız var. Bebeğinizin, çabanızı takdir edebilecek kadar büyümesini bekleyin. Doğum öncesi sahip olduğunuz beklentilerinizi, şimdi tecrübe ettiğiniz gerçekliğe adapte etmek biraz zamanınızı alacak.
Sizin de bakıma ihtiyaç duyduğunuzu unutmayın. En yakın arkadaşınız ya da anneniz bir süreliğine ev işlerinizi üzerine alabilir öyle değil mi? Yemek yapmaya üşeniyorsanız, sevdiğiniz restoranlar ne güne duruyor?
Dış görünüşünüze de özen göstermeyi ihmal etmeyin. Bunun için baloya gider gibi giyinmenize ya da her gün makyaj yapmanıza gerek yok. Saçlarınıza rahat edebileceğiniz bir şekil verip, aynanın karşısına geçtiğinizde kendinizi iyi hissedebileceğiniz bir görüntüye sahip olmanız yeterli olacaktır. Üzerinize oturacak ve bebeğinizi emzirirken sorun teşkil etmeyecek rahat kıyafetler satın alabilirsiniz. Eski bedeninize kavuştuğunuzda giymeyi planladığınız elbiseler almayın. Bu, dolabınızı her açtığınızda kötü hissetmenize sebep olur.
Dışarı çıkıp biraz egzersiz yapın. Bunun için spor salonlarına kaydolmanız gerekmez. Her gün bebeğinizle birlikte yapacağınız birer saatlik yürüyüşler, hem sizi, hem de bebeğinizi rahatlatır. Hava çok soğuk olmadığı sürece, bu yürüyüşleri her mevsim sürdürebilirsiniz. Bu sayede, öğleden sonraları ekseriyetle ağlama krizlerine tutulan minik bebeğinizi de sakinleştirmiş olursunuz.
Bütün gün bebeğinizle evde kalmak, yalnızca fiziksel olarak değil, zihinsel olarak da yorulmanıza sebep olur. Arada yetişkin bireylerle de bir araya gelip, zaman harcamak stresinizi üzerinizden atmak için iyi bir yöntem olabilir. Dışarıda yenilen bir yemek ya da bebeğinizle birlikte katılabileceğiniz anne-çocuk gelişimi ile alakalı seminerler sayesinde, kendinizi dış dünyadan kopmuş hissetmezsiniz.
Yeni annelerin doğum sonrası yaşadığı sıkıntıları etrafındakilerle paylaşmak istemediklerini, uzun yıllar meslekte olmama rağmen, yeni öğrendim sayılır. Bunun nedeninin yeni annelerin “Anne Miti “ni zedelemek istememelerine ya da kendilerini eksik hissetmelerine bağlıyorum. Yeni babaların çoğu, eşlerinin bazı konularda yardıma ihtiyaçları olduğunun farkında bile değil. Bunun sebebi yeni annelerin eşleri de dâhil olmak üzere, kimseden yardım talep etmiyor olmaları. Eşinize ve yakınlarınıza ihtiyaçlarınızı sıraladığınız listeler uzatmaktan çekinmeyin. Bir diğer problem ise, yeni annelerin bebeklerini kimseye emanet edecek kadar güvenmemeleri. Bırakın siz duş alırken bebeğinizle eşiniz ilgilensin. Elbette sizin kollarınızda olduğu kadar rahat olmayacak belki biraz ağlayacaktır. Ancak ikisinin kaynaşmasına fırsat tanımazsanız, nasıl gerçek bir baba-çocuk olabilirler ki?
Kimi doğum sonrası kaygılan, doğum sonrası depresyonuna dönüşebilir. Eğer korkularınız aşırı ise, hiç bir şeye odaklanamıyorsanız, uykusuzluk hastalığına yakalanmışsanız, mutlaka bir uzmana danışmanızı tavsiye ederim. Sizin gibi hisseden yeni annelerin katılmış olduğu grup terapileri de işe yarayabilir.