Ellili yılların bebekleri Dr. Spock bebekleri idi. Altmış ve yetmişli bebekler tamamıyla doğaldı. Seksenlerin minik hiperaktif canavarları, bugün yerini kendi kendini yatıştıran naif bebeklere bıraktı.
Uyandığında hemen başparmağını ağzına götürüp ağlamayan bu bebekler, gece öğünlerini geçiştirir oldular. Kulağa tam da 21. yy annelerinin ihtiyacı olan bebeklermiş gibi geliyor, öyle değil mi? Parmaklarını emerek günlük hayatında sizi seyre dalan seyirciler gibi.
Eğer yeni anneyseniz kafanızda oluşması muhtemel iki soruyu da biliyorum. İlki “sorun bunun neresinde?”, diğeri “benim çocuğum neden bahsedilen gibi değil?”.
Bebekler doğduklarında ağlama dürtüsü ile doludurlar. İhtiyaçlarını ağlayarak elde etmek, sahip oldukları tek seçenektir. Bu şekilde annelerine de annelik yapmayı öğretmiş olurlar. Ağlamayan bebeğinizin ne zaman acıktığını, ne zaman sıkılıp, kucağa alınmak istediğini nasıl anlayabilirsiniz ki? Belki tüm vaktini yeni bebeğine adayan anneler, ağlamayan bebeklerinin tüm ihtiyaçlarını karşılayabiliyor olabilirler ama daha yoğun ve dikkatsiz olan annelerin ağlamayan bebeklerin ne zaman, neye ihtiyacı olduğunu tahmin etmeleri çok güç.
Bebeğinizin kendi kendini kontrol etmesi, elbette bir anne olarak onda olmasını istediğiniz bir özellik, ancak acele etmenize gerek yok. Bu alışkanlığı zaman içinde ve daha sağlıklı bir şekilde, sizin de yardımınızla kazanabilir. Yapmanız gerekenleri doğru zamanda ve yeterli dozda yaparsanız zaten her şey otomatik olarak gelişecektir.
İşe, bebeğinizin isteklerini, kendisinin karşılayabilecek kabiliyeti olmadığını kabul ederek başlayabilirsiniz. Yardıma ihtiyacı olduğunda ona uzattığınız el, ona bu dünyada isteklerinin karşılanabileceğini öğretir ve her defasında size ve kendine olan güvenini artırır. Sıkıntılarının ardından yardımınızla tecrübe ettiği rahatlama, bir süre sonra alışkanlığa dönüşür. Siz de bunu zamanla gözlemlersiniz. Biraz büyüdüğünde bebeğinizin yardımına her seferinde biraz daha geç yanıt verirseniz, zamanla kendi ihtiyaçlarını giderme yoluna gidecektir. Ancak bunun için acele etmemelisiniz.
Bu sürecin ne zaman başlayacağı konusunda sizlere kesin bir tarih veremem, çünkü bu kişiden kişiye değişir. Emin olduğum tek şey bunun öyle ya da böyle zamanla oturacağı. Sizin yapmanız gereken, bebeğiniz için uygun zamanın gelmesini sabırla beklemek. Sızlanmaların ağlamaya dönüştüğü an, yardımına koşmak için hiç vakit kaybetmeyin.
Onu ağlamaya terk edip kendi kendine susmasını sağlayabilirsiniz ama bunun bebeğiniz için ne kadar sağlıklı olduğu tartışılır. Bebeğiniz ihtiyacı karşılandığı için değil, umutsuzluktan susmayı tercih ettiğinden, büyüdüğünde de karamsar bir yapıya sahip olması çok olası. Size olan güveni sarsılır ve tüm negatif hisleri hem size, hem kendine olan güvenini kaybetmesine yol acar.
Ağlayan bebeğinizin kendi kendine susmasını beklemek, aslında sizin için de çok kolay değil. Yeni bir annenin içini en çok sızlatan şey, minik bebeğinin mutsuzluğudur. Ancak bugün o kadar çok kitapta bebeğinizin ilk andan itibaren kendi ayaklan üzerinde durması gerektiğinden söz ediliyor ki, kafanız kanşıyor. Bu tip kitaplarda verilen öğütlerin, yoğun anne babaların vicdanlarına iyi gelmesi için yazılmış olduğunu aklınızdan çıkarmayıp, bebeğinizin sağlıklı bir bireye dönüşebilmesi için elinizden geleni yapın.
İşinize geri dönme vakti geldiğinde, sizin yerinize bebeğinizi mutlu edecek pek çok vekil, araç gereç var. Biberon, emzik, ses kayıt cihazları v.s. Tüm bunlan kullanmanızda sakınca yok ancak bebeğinizin asıl ihtiyaç duyduğu şeyin anne şefkati olduğunu unutmayıp, bunlan zorunlu haller dışında kullanmamaya özen gösterin. Bebeğiniz büyüyüp bir çocuk hatta bir yetişkin olduğunda bile, ihtiyacı olduğunda sanlacağı sımsıcak kolların varlığından haberdar olsun. Aksi takdirde geçici huzur veren zararlı alışkanlıklar edinebilir.
Ağlayan bebeklerinin kendi kendilerine susmasını bekleyip, onları terbiye ettiklerini düşünen anne babalarının, bebekliklerinde aynı işlemden geçip geçmediklerini hep merak etmişimdir. Ağlamak bebeklerin tek iletişim kaynağıdır. Bebeğinizin tek iletişim kaynağını törpülemek suretiyle elinden alan annelerin annelik duygusunu tam olarak tatmaları mümkün değildir. Bu yöntemi uygulayan anneler, yalnızca bebeklerinin lisanlarını değil, kendi annelik duygularını da törpülerler. Yapılan çalışmalar, yeni annelerin bebekleri ağladığında kan basınçlarının yükseldiğini göstermiştir. Tüm bu biyolojik tepkimelerin bir nedeni olsa gerek. Onlara kulak verip, bebeğiniz ve sizin aranızda oluşacak olan muhteşem bağı zedelememenizi tavsiye ederim.