İnsanlar, açlığın dışında birçok nedenden dolayı yemek yedikleri için suçludurlar. İnsanlar yerler çünkü yeme zamanıdır, çünkü başkaları yiyordur ya da güzel görünen ve güzel kokan yemek orada durmaktadır. İnsanlar için yavaş yiyen, hızlı yiyen ya da asla tatlı yemeyen bir kişinin yeme türleri ile sınıflandırılmaları çok da seyrek değildir. Bazı insanlar, yemek yemeyi harekete geçiren bir olay ya da durum gibi çevresel işaretlere karşılık verirler. Bir yiyeceğin görünüşü, kokusu ya da bilinen bir tatta olması, yemeyi tetikleyen bir işaret olabilir. Arkadaş toplantıları, öğün zamanları ve televizyon izleme ya da sinemaya gitme gibi sosyal olaylar da yemeyi harekete geçiren diğer etkenlerdir.
Aşerme
Aşerme de bir kişiyi yemeye sevk edebilir. Aşerme, belirli bir yiyeceği yemeye yönelik güçlü bir arzu olarak tanımlanır. Yeme arzusu gündüz ya da gece herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir ve sıklıkla özellikle kadınlarda, hamilelik döneminde ve adet öncesi sendromu sırasında gözlemlenir ve hormonlar tarafından etkilenir. Ayrıca diyet yapan kişilerin de herşeyden önce yasaklanmış bir yiyeceği yemeye yönelik şiddetli arzudan dolayı sık sık aşerdikleri bilinmektedir.
Aşerme, belirli bir yiyeceği yemeye yönelik güçlü bir arzu olarak tanımlanır ve evet, onlara hormon düzeylerinde değişiklik yaşayan kadınlarda da çok kere rastlanır. Yaygın olarak aşerilenler; çikolata, dondurma, şekerli ya da yağlı yiyeceklerdir.
Duygular
İnsanlar yalnızca açlıklarını gidermek ve karınlarını doyurmaktan ziyade farklı amaçlarla da yiyecek tüketirler. Birçok insan, aşk ya da üzüntü gibi duygularını yeme ile ifade eder. Yiyecek, bazı insanların daha iyi hissetmelerini sağlar. Diğerleri duygusal bir boşluğu doldurmak için yiyecek tüketirler (depresyon ya da yalnızlık durumlarında). Her durumda, gıda yalnızca bedenin beslenmesinden daha fazlasıdır. Bir alışkanlık bağı, aynı yiyecek uyarıcısına aynı şekilde tepki göstermenin bir sonucu olarak gelişebilir.
Fiziksel ve duygusal açlık
Uzmanlar açlığı artık fiziksel açlık ve duygusal açlık olarak ikiye ayrılmaktadır. Fiziksel açlık, guruldayan bir midede olduğu gibi, bedenin size yeme ihtiyacını bildirdiği durum olarak tanımlanır. Aksine duygusal açlık, bir kişinin kaygı, yalnızlık ya da strese yönelik bir tepkisi gibi duygusal bir tepkiyi karşılamak için yemek yemesidir.
Duygusal açlık, birçok insan için sorun olmaya başlayabilir ancak hepimiz bu etkilere yatkın değiliz. Duygusal yeme, yalnızca kişinin duygusal tepkileri kontrol edilemez olduğunda ve farklı duygular bu kişiyi yemeye yönlendirdiğinde zaman bir sorun olmaya başlar. Zamanla bu sorunlar, obezite gibi yeme bozukluklarına ve duyusal yeme Bozukluğu gibi yiyecekle ilgili bozukluklara neden olabilir.
Yiyecekler neşe, heyecan, kaygı ve hatta stres gibi birçok duyguyu tatmin edebilir. İnsanlar, yiyeceklere karşı birçok duygusal tepki geliştirirler. Aşağıda birkaç örnek vardır:
• Çocukken ağlamanızı durdurmak için hiç size şekerleme verildiğini ya da uslu durduğunuzda bir külah dondurma söz verildiğini hatırlıyor musunuz?
• Anne babanız hiç sizi, yemeğinizi yemezseniz tatlı vermemekle tehdit etti mi?
• Sıkıntı ya da yalnızlık sizi hiç buzdolabında atıştırmaya sevk etti mi?
• Kendinizi üzgün hissettikten hemen sonra bir kurabiye alırken ya da yalnızca sıkıldığınız için dondurma yerken buldunuz mu?
• Yalnızca bir film izleyeceğiniz için patlamış mısır yaptınız mı?
• Makarna ve peynir, et parçası ya da patates püresi gibi kendinizi iyi hissettiren ve yatıştırıcı gıdalar olarak bilinen bazı yiyecekleri sizi rahatlattığı için aldınız mı?
Ne zaman yiyecekleri stres ya da kaygı azaltıcı olarak, ödül ya da ceza olarak, boşluk doldurmak için ya da sıkıntı veya yalnızlığa alternatif olsun diye tüketirseniz, onun üzerine bir etiket yerleştiriyor ve duygusal tepkileri kontrol etmek için ona önem atfediyorsunuz. İyi ya da kötü gerekçeyle yiyeceğin sizin davranışınıza bağlı olabileceği mesajını gönderiyorsunuz.
Peki, bazı tanıdık davranışları kendinizde bulabildiniz mi? Artık yiyeceklere neden bu şekilde tepki verdiğinizi anlamaya başlayabilirsiniz.